Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Beka

Beka Sonsuz, ebedî kalmak; durmak, sürmek, devam etmek ve özellikle eski hali üzere sabit olmak. Istılahta; Yüce Allah'ın sıfatlarından birisidir. Allah'ın varlığının bir sonunun olmaması demektir. Bütün sonradan yaratılan varlıklar için bir son düşünüldüğü halde, O'nun için bir son düşünülemez. O hem ebedî hem de ezelîdir. Başlangıcı ve sonu yoktur. İki türlü bakî varlık vardır: 1- Sonsuza kadar kendi kendine baki olan varlık. Bu varlık için bir fena, yani son bulmak, zeval bulmak düşünülemez. İşte bu varlık Yüce Allah'tır. 2- Belli bir süreye kadar, bir başkası sebebiyle,bir başkasına muhtaç olarak baki olan varlık. Bu, Allah'ın dışında, Allah'ın belli bir süreye kadar ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beka

 Fıdye-ı Necat

Fıdye-ı necat Kurtuluş fidyesi, kurtulma bedeli. Fidye ve eş anlamlısı "fıdaü" sözlükte; esirleri kurtarmak için verilen bedel, bazı ibadetlerdeki eksikliklerden dolayı Allah için yoksullara verilen meblağ, ve kurban anlamlarına gelir. Fidyenin çoğulu fida'dır. Bir islam hukuku terimi olarak; savaşta esir düşen kimsenin, kurtulmak için vermek zorunda kaldığı bedel anlamına gelir. Hz. Peygamber bazı savaş esirlerini karşılıksız olarak serbest bırakmış, bazıları öldürülmüş, bazıları da mal karşılığında veya esir mübadelesi sonunda salınmıştır (eş-Şevkanî, Neylü'l-Evtar, VIII, 2-6). Bu uygulama, toplum yararını gözetme ve müslümanların durumuna en uygun olanı tercih etme esasına dayanır. Hanefilere göre, İslam devlet başkanı, savaş esirleri hakkında üç alternatiften birisini uygulayabilir. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fıdye-ı Necat

 Eser

Eser İz, belirti, bir şeyden arta kalan, bakiyye. Hz. Peygamber'in mübarek emanetlerine de eser denilir. Çoğulu asar'dır. Hadis ve haberle eş manada kullanılan bu terim, ıstılahta Hz. Peygamber, sahabe ve tabiûna ait söz, fiil ve takrirler demektir (Abdühayy el-Leknevî, Zaferü'l-Emanı, 4-5). Nitekim Nevevî; 'haber ister merfû, ister mevkûf, ister maktû' olsun hadisçiler nazarında hepsi de eserdir' (T. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 101) demek suretiyle mezkûr tarifi benimser. Yine bu anlayışa göre "hadisi rivayet ettim" manasında "esertü'l-hadise" ifadesinin kullanıldığı ve hatta esere nisbetle kendilerine "esefi" de denildiği kaynaklarda yer alır (Suyûtî, Tedrib, 4). Ancak, İbn Hacer gibi bazı muhaddislerin, eser tabirinden hadisin mevkûf ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Eser

 Itıkaf

ıtıkaf Bir yerde bekleme, durma ve kendini orada hapsetme. Akıl baliğ veya temyiz kudretine sahip bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet niyetiyle bir süre durması anlamında bir fıkıh terimi. İtikaf, Kur'an ve sünnetle sabittir. Kur'an'da Ramazan ayının gecelerinden söz edilirken; "... Camilerde itikafta iken de hanımlarınıza yaklaşmayın..." (el-Bakara, 2/ 187) buyurulur. Başka bir ayette itikaf ibadetinin daha önceki ümmetlerde de yapıldığına işaret edilir (bk. el-Bakara, 2/125). Hz. Peygamber'in özellikle Ramazan içinde ve Ramazanın son on gününde itikaf yaptığını bildiren çeşitli hadis-i şerifler vardır. Hz. Aîşe'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde itikaf yaparlardı. Bu durum ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Itıkaf

 Tesettür

Tesettür Örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek. "STR" kökünden "tefe'ul" vezninde bir mastar. Bir fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine "avret yeri" denir. Başka erkek veya kadının başkasının yanında avret yerlerini örtmesi gerektiğinde görüş birliği vardır. Sağlam olan görüşe göre, bir kimse tek başına olduğu zaman da örtünmelidir. Buna göre, bir kimse temiz elbisesi bulunduğu halde kimsenin olmadığı bir yerde, karanlık bir odada bile olsa çıplak olarak namaz kılarsa bu caiz olmaz (İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, Mısır, (t.y) I, 375). Yıkanma, tabiî ihtiyaç, taharetlenme ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Tesettür

 Basiret

Basiret İdrak, zeka, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uzağı görme, kavrayış, feraset. Başımızdaki göze basar, kalp gözüne de basîret denir. (Rağıb el-ısfahanî, el-Müfredat, 49). Buna göre basîret; kalp gözüyle görüş, işin iç yüzüne nüfuz etmek bir şeyin içini -dışını, önünü- sonunu, aslını ve hakikatini bilmektir. Bu nedenle basîret-i kalp, kalp uyanıklığı; basîretsiz,gafil, basîreti bağlanmak gaflette bulunmak anlamına gelir. Basîret ilahî bir nur ve hakkın batıldan ayırt edilmesine yarayan bir bilgidir. Kalplerinde bu özellik bulunmayan kimseler hakkında Allah Teala "Onların kalpleri vardır ama onunla gerçekleri anlayamazlar" (el-A'raf, 7/179) buyurmuştur. Basîret Kur'an-ı Kerîm'de tekil şekliyle iki yerde geçer: a- ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Basiret

 Abık

Abık Kaçak köle anlamına gelen bir fıkıh terimi. Mastarı ibak olup, hür olsun köle olsun firar eden insan için kullanılır. Bir İslam hukuku terimi olarak ise; bir kölenin, elinde bulunduğu kimsenin yanından bir korku veya işinde bir zorlama olmaksızın isyan ederek kaçmasıdır. (İbnü'l-Manzûr, Lisanü'l-Arab, Abık maddesi). İslam'da kölenin efendisinin yanından kaçması yasaklanmış ve bunu alışkanlık haline getirme hukukî bir ayıp sayılmıştır. Köle firarını yasaklayan çeşitli hadisler vardır. Cerîr b. Abdullah el-Becelî'nin naklettiği bir hadis şöyledir: "Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir köle efendisinden kaçarsa, dönünceye kadar küfre düşmüş olur." Başka bir rivayette, "Bir köle firar ederse, ondan zimmet kalkmış olur" (Müslim, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Abık

 Zülka'de

Zülka'de Kamerî ayların on birincisi. Cahiliye devri Arapları tarafından hurmaların olgunlaşması ve mahsulün toplanması manasında kullanılmaktaydı. Bilindiği gibi hicret, Rebiülevvel ayında cereyan etmişse de Arapların İslam'dan önce bildikleri bu ayların benimsenmesinde hikmet görüldüğünden senenin ilk yılı olarak "Muharrem" kabul edilmiştir. Diğer taraftan Zülka'de, "Eşhürü'l-Hurum (Saygılı, hürmetli aylar)'un da birincisidir. Bu aylar üçü peş peşe biri ayrı olmak üzere dört tanedir: 1- Zülka'de, 2-Zülhicce, 3- Muharrem, 4- Receb. Hz. İbrahim (a.s) ve İsmail (a.s) devrinden beri bu dört ay hürmetli aylar olarak anıla- gelmiştir. Bu aylar her türlü kötülüğün, saldırının, zulmün, kıtalin yasaklandığı aylardır. Nitekim Bakara sûresinin 217. ayetinde hürmetli ayda savaşın ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zülka'de

 Tekasür Suresi

Tekasür suresi Kur'an-ı Kerîm'in yüzikinci suresi, sekiz ayet, otuzaltı kelime ve yüzelliki harften ibarettir, fasılası ra, mim ve nun harfleridir. Mekkî sûrelerden olup, Kevser suresinden sonra nazil olmuştur. Adını ilk ayetinde geçen ve "çoklukla övünmek" anlamında kullanılan "Tekasür" kelimesinden almıştır. Sure, insanların, nimet olarak verilen dünyaya ait şeyleri kendilerine ilahlar edinip, onlara tapınmalarını şiddetli bir üslûpla tenkid ederek, böyle davrananların ahirette uğrayacakları elim azabı haber vermektedir. İnsanoğlu, haktan uzaklaşıp, cehaletin karanlığında kaybolduğu zaman, dünyaya ait olan maddî menfaatlere o derece değer verir ki, sanki ebediyen kaybetmeyecekmiş gibi onlara hizmet etmeye, varlıklarıyla öğünmeye başlar. Resulullah (s.a.s) insanın bu süflî yönünü; "Eğer insanoğlunun ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Tekasür Suresi

 Seytan

Seytan Kötü rûhun, kötü birinin, kötülüğe teşvik edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık ve dalaletin önderinin, Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta bulunan herkesin büyük düşmanının müşahhaslaştırılmış şekli veya kötülüğün sembolü olmuş varlık. Şeytan (Satan) İbranice asıllı bir kelime olup, rakip, muhalif gibi anlamlara gelir. Tevrat'ta da bu anlamda kullanılmıştır (Sayılar, 22/22). Yeni Ahid'de ise, bu dünyanın reisi (Yuhanna, 16/11), hava kuvvetlerinin reisi (Efesoslulara Mektup 2/2) gibi vasıflarla karakterize edilmiştir (Custav Davidson, A Dictionary of Angels, London 1968, s. 101). dem (a.s)'a secde emrinden önceki ismi, Süryanca "tanrı tarafından desteklenmiş" anlamına gelen Azazel (veya Azazil * ), Arapça Haris idi. Azazel, Hanuk'un Kitabı'nda, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Seytan