BİLİM FELSEFESİ
A ) Bilim Felsefesine Giriş
Felsefe “var olan” her şeyi konu alır . Bilimde bir varlık alanıdır . Bu nedenle bilim , felsefenin konuları içinde yer alır . Bilimi konu alan felsefe disiplinine bilim felsefesi denir .
1 ) Bilimin Tarih İçindeki Gelişimi
Taşların , âlet olarak kullanıldığı çağa nasıl “Yontma Taş Devri” denilmişse çağımıza da “Bilgi Çağı” denilmiştir . Bilim , bir süreçtir ve tarihsel bir boyutu vardır .
· İlk bilimsel çalışmalar M . Ö . 2000' li yıllarda Çin ve Hindistan' da başlamış , daha sonra Mısır ve Mezopotamya' da devam etmiştir . Bu dönemde bilim; mitoloji , din ve büyü ile iç içedir . Ancak astronomi , tıp , coğrafya ve matematik alanında önemli çalışmalar vardır .
· M . Ö . 600' lerde Antik Yunan' da başlayan bilimsel çalışmalar felsefeyle iç içedir . Bu dönemi , Mısır ve Mezopotamya' dan ayıran en önemli etken , düşünmede “akılcı eğilim”in önem kazanmaya başlamış olmasıdır .
· Bilimlerin felsefeden ayrılışı İlk Çağ' da matematikle başlamıştır . M . Ö . 3 . yüzyılda Euclides ( Öklit ) geometriyi , Archimedes ( Arşimet , M . Ö . 287 - 212 ) mekaniği bilim hâline getirmiştir .
Avrupa Orta Çağ' da bir durgunluk dönemi geçirdiğinden 5 . ve 10 . yüzyıllar arasında felsefe ve bilim alanında önemli bir gelişme olmamıştır . Bu dönemde bilimsel düşünce kilisenin kontrolü altına girmiştir . Avrupa' da Karanlık Ortaçağ yaşanırken 8 . 12 . yüzyıllar arasında İslâm kültüründe parlak bir dönem yaşanmıştır .
İslâm felsefesinin doğup gelişmesinde Yunan , İran , Süryani ve Hint eserlerinin Arapça'ya çevirilmelerinin önemli rolü olmuştur .
Orta Çağ' da duraklayan bilimlerin felsefeden ayrılma hareketi Rönesans ve sonrası yıllarda hızlanır . Rönesans felsefe açısından 15 . ve 16 . yüzyılları kapsar . Önce İtalya , sonra Fransa ve Almanya' da ortaya çıkar; daha sonra Avrupa' nın öteki ülkelerine yayılır . Rönesans ( yeniden doğuş ) antik çağ kültür ve tutumunun yeniden yaşama girmesi anlamına gelir . Ancak Rönesans , Orta Çağ' a , özellikle kiliseye , onun doğa ve insan anlayışına tepkiyi de dile getirir .
Rönesans düşünürleri , İslâm filozof ve bilginlerinin çeviri ve eserlerinden tanıdıkları Yunan filozoflarının tutum ve görüşlerini örnek alarak , özgür düşünmeye , araştırmaya önem vererek dinin ve din adamlarının etkisinden kurtulmak ve “aklı” özgürlüğüne kavuşturmak için çaba harcadılar .
Pythagoras ( Pisagor İ . Ö . yaklaşık 580 500 )
Eski Yunan' ın büyük filozof ve matematikçilerinden biriydi . Geometri ve müzik alanlarında adı çok geçen Pythagoras , insan ruhuna ilişkin düşünceleriyle de anımsanır .
Pythagoras' ın adı geometride sık geçer . Pisagor teoremine göre dik açılı bir üçgenin hipotenüsünün ( en uzun kenar ) karesi , karşısındaki iki kenarın karelerinin toplamına eşittir . Ama teoremin Pisagor tarafından değil; onun öğretilerini geliştiren öğrencilerinin bulduğu sanılmaktadır .
Pythagoras , Dünya' nın merkezdeki bir ateşin çevresinde dönen bir küre olduğunu söyleyen ilk bilim adamlarından biridir . O dönemde öbür filozofların çoğu Dünya' nın düz olduğunu söylüyordu . Dünya' nın dönerken müzik sesi çıkardığını söyleyen Pythagoras , evrenin işleyişinin sayılara ve sayıların arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu ileri sürdü .
Euclides ( Öklit İ . Ö . yaklaşık 300 )
Eski çağların en ünlü matematik ve geometri bilginlerinden biridir . Yaşamına ilişkin olarak bilinenler yalnızca Mısır' da yaşamış olduğu ve Kral 1 . Ptolemaios' un kendisinden , o dönemde dünyanın en önemli öğrenim merkezi olan İskenderiye kentinde bir okul kurmasını ister . Kendisinin Yunanlı olduğu sanılmaktadır .
Öklit' e gelene kadar geometri bilgisi oldukça gelişmişti , ama bu bilgi büyük ölçüde birbiriyle bağımsız kurallardan oluşuyordu . Öklit geometriye ilişkin bütün bilgileri bir araya toplayarak , bunların arasındaki bağlantıyı kurdu , bunlara kendi geliştirdiği bazı yeni kanıt ve önermeler ekledi . Bütün bu çalışmalarını 13 top parşömenden oluşan Stoikheia ( Elemanlar ) adlı yapıtında topladı . Bu eseri başka dillere çevrildi , 2000 yılı aşkın bir süre geometri öğretiminde kullanıldı . Günümüzde okullarda okutulan çağdaş kitaplar hâlâ Öklit' in düşüncelerine dayalıdır ama bu düşünceler daha değişik biçimlerde sunulmaktadır .
Archimedes ( Arşimet İ . Ö . yaklaşık 287 - 212 )
Eski çağın en büyük matematikçisi ve mucidi olan Arşimet , Sicilya Adası' ında bir Yunan kenti olan Siracusa' da doğdu . Öklit' in İ . Ö . yaklaşık 300' de , Mısır' daki İskenderiye' de kurduğu okulda öğrenim gördükten sonra Siracusa' ya dönerek geometriyle uğraştı .
Arşimet kaldıraç yasasını da ortaya koyarak , ağır bir cismin ağırlık merkezine uygulanacak bir kuvvetle yerinden oynatabileceğini gösterdi . Ayrıca alçak bir yerden su çıkarmaya yarayan “Arşimet burgusu” adlı aygıt , Mısır gibi alçak ve kurak ülkelerde hâlâ sulama amacıyla kullanılır .
Bir küre ile bu küreyi çevreleyen silindirin yüzeyleri ve hacimleri arasındaki ilişkiyi ilk kez ortaya koyduğu için , Arşimet' in mezarı silindir içine yerleştirilmiş bir küreyle işaretlenmiştir .
İbn-i Sina ( M . S . 980 1037 )
Yalnız doğuda değil , ortaçağ Avrupa' sında da en büyük tıp bilgini sayılan İranlı Müslüman bir bilgin ve düşünürdür . Tam adı Ebu Ali el Hüseyin bin Abdullah ibn Sina olan İbn-i Sina , batıda Avicenna diye bilinir . Yunan filozofu Aristo' nun en büyük yorumcularından biridir .
Buhara yakınlarında doğan İbn-i Sina , babasından ve döneminin ünlü bilginlerinden özel ders aldı . Parlak zekâsı ve güçlü belleğiyle kısa zamanda öğretmenlerini geride bıraktı . Felsefe , edebiyat , matematik , tıp gibi çeşitli alanlarda engin bir bilgi birikimine ulaştı . Daha 16 yaşındayken yanında başka hekimler çalışan başarılı bir hekimdi .
İbn-i Sina' nın en büyük yapıtlarından biri Kitabu' ş-Şifa ( Sağlık Kitabı ) ' dır . Kitabu' ş-Şifa; mantık , fizik , geometri , astronomi , matematik , müzik ve metafizik konularında dönemin tüm bilgilerini bir araya getiren bir ansiklopedidir . Ayrıca İbn-i Sina' nın diğer bir yapıtı da el-Kanun fi' t-Tıb ( Hekimlik Yasası ) ' dır . Bu kitabın tamamı Lâtince' ye çevrilerek ortaçağ Avrupa' sından tıp kitaplarının en değerlisi sayılmıştır .
Birunî ( 973 1048 ya da 1051/52 )
Batıda Aliboran adıyla bilinen , asıl adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birunî olan büyük İslâm bilgini Birunî , Harezm' in başkenti Kas' ta ( Ket ) doğdu . Harezmşahlar soyundan ünlü bir bilginin koruyuculuğu altında saraya giren Birunî , astronomi ve matematik öğrenimi gördü . Henüz 28 yaşındayken el-Âyaru' l-Bâkiye' yi ( Geride Kalan Yıllar ) tamamladı .
Nihâyati' l-Emâkin ( Mekânın Sonları ) adlı yapıtı coğrafyadan , jeoloji ve jeodeziye ( yeryüzü düzlemini ölçme bilimi ) kadar bir dizi konudaki yazıların toplamından oluştu . el-Kanunü' l-Mesudî adlı en önemli astronomi yapıtında dünya coğrafyası , enlem boylam hesaplamaları , dünya çapının ölçümü gibi araştırma ve çalışmalarını toplayan Birunî , bilim tarihçilerine göre Kopernik' le başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır . Batlamyus ve Aristo' nun kuramlarına karşı çıkarak dünyanın durağan değil , dönen bir kütle olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır .
Harezmî
Arap matematik , astronomi ve coğrafya bilginidir . Onun aritmetik konusundaki çalışmaları sayı sistemiyle ilgilidir . Bir dönem bulunduğu Hindistan' da harfler ya da heceler yerine sembollerin kullanıldığını saptamış , onları İslâm dünyasına kazandırmıştır . Böylece sembollerden oluşan on tabanlı sayı sisteminin kurulmasını sağlamıştır . Harezmî , Hesab-ül Cebir vel-Mukabele adlı eserinde logaritmanın kullanılışına öncülük etmiştir .
2 ) Avrupa' daki Gelişmeler
Avrupa' da Rönesans' ın ve reformla başlayan uyanış ve çabanın ilk ürünleri astronomide görüldü . Polonyalı Kopernik ( 1473 1543 ) , Batlamyus' un Dünya merkezli evren anlayışının yerine Güneş merkezli evren sistemini koydu . Artık evrenin ortasında hareketsiz duren Dünya değil , Güneş vardı ve Dünya hem Güneş' in çevresinde hem de kendi ekseni üzerinde dolanan bir gezegendi . Kopernik' e 17 . yüzyılda Kepler ( 1571 1630 ) ve Galilei ( 1564 1642 ) , 18 . yüzyılda da Newton ( 1642 1727 ) doğa yasalarını açıklayarak katıldılar .
Johannes Kepler , modern astronominin kurucularındandır . Güneş merkezli sistemin inanmış bir taraftarıydı . Özellikle Mars gezegeni üzerine birçok gözlem yaptı ve sonuçta Mars' ın Güneş etrafında elips çizdiğini ispatladı . Kepler 1619' da Dünya' nın Uyumu adlı eserini yayımlamış ve bu eserde Newton' ın evrensel çekim kanunu için bir yol açmıştır .
Galileo Galilei , İtalyan astronomu ve fizikçisi . Hemen hemen yalnız matematik üzerine incelemeler yaptı , fakat buluşlarıyla çabucak tanındı .
Optikte 1612' ye doğru ilk mikroskobu bulduğu sanılmaktadır . 1609' da mercekli dürbünü yaptı ve gök cisimlerini incelemeye başladı . Ay üzerinde gözlemler yaptı , dağların yüksekliğini ölçtü . Daha sonra Jüpiter' in uydularını , Satürn'ün halkalarını , Güneş' in ekseni etrafında dödüğünü , Venüs' ün evrelerini vb . buldu . Tüm buluşlarıyla Batlamyus' un sistemini çürütüp Kopernik sistemini doğruladı .
Sir Isaac Newton , İngiliz fizikçi , matematikçisi ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bilginlerinden biridir . Yerçekimi kuramı üzerinde çalıştı . Ayrıca güneş ışınlarını bir prizmanın içinden geçirerek bileşenlerine ayırdı ve beyaz ışığın niteliğini keşfetti . 1669 dolaylarında da diferansiyel ve integral hesabı geliştirdi . En önemli yapıtı olan Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri , Newton' ın hareket yasalarını , dalga kuramını ve yerçekimi üzerine çalışmalarını içermektedir .
Rönesans' la oluşan yeni koşullar ve bilimdeki önemli gelişmeler giderek yöntem sorununu ön plâna çıkardı .
Bacon , Descartes ve onları izleyenlerin yöntem çalışmaları hem bilgi felsefesinin oluşmasını hazırlamış hem de bilimlerin felsefeden ayrılma sürecini hızlandırmıştır . Nitekim Claude Bernard ile biyoloji , Auguste Comte ile sosyoloji , Wilhelm Wundt ile de psikoloji bağımsız birer bilim hâline gelmişlerdir .
20 . yüzyılda üç önemli teori ortaya konuldu . Bunlardan biri Alman fizikçisi Albert Einstein ( 1879 1955 ) tarafından ileri sürülen görelilik ( rölativite ) kuramıdır . Bu kuram; uzay , zaman , kütle gibi kavramların mutlak değil göreli olduklarını görüşüne dayanır .
İkincisi Max Planck ( 1858 1947 ) ' ın quantum kuramıdır . Bu kurama göre maddenin saldığı ısı ve ışık , sanıldığı gibi sürekli bir akış değil; tam tersine quanta adı verilen süreksiz ya da kesik paketlerden oluşmaktadır .
Üçüncüsü de Werner Heisenberg ( 1901 1977 ) ' in olasılık kuramıdır . Bu kurama göre de doğa yasaları kesin ve zorunlu değil , olasılığa dayanan yasalardır .
Sonuçta görelilik , quantum ve olasılık kuramları karşısında kesin , zorunlu bir bilgiyi savunmak olanaksızlaşınca , bilim adamları ve filozoflar yeni görüşler geliştirdiler . Bundan da bilim felsefesi denilen yeni bir bilgi dalı ortaya çıktı
Bilimsel Açıklama Ön Deyinin Özellikleri
Bilimin amacı , en geniş anlamıyla evreni anlamaktır . Bilim bu amaca erişmek için de olguları betimleme ( = tasvir ) ve açıklama yollarına başvurur . Betimlemede olgunun oluşu saptanırken , açıklamada olgunun oluş nedeni ortaya konur . Örnek verecek olursak; bir kış günü yağmurun kara dönüştüğünü izlemek , gözlem sonuçlarını saptamak ve yazıya dökmek bir betimlemedir . Yağmurun kara dönüşmesinin nedenleri nelerdir? şeklinde bir soruyla karşılaşırsak ve nedenini araştırırsak bu da açıklamaya girer .
Açıklama , bilimsel niteliğini birtakım genellemelerle kazanır . “Boşlukta tüm cisimler aynı hızda düşer . ” önermesi bu türdendir .
Doğayı bilim yoluyla anlamada ön deyilerin de rolü büyüktür . Ön deyi , olgular arası ilişkilerden yararlanarak henüz olmamış bir olguyu önceden kestirebilmektir . Astronomide de ilk ön deyi Thales tarafından 28 Mayıs 585 tarihli Güneş tutulmasını haber verilmesidir . Görüldüğü üzere; ön deyide amaç doğa güçlerini denetim altına almaktır .
Bilimsel Kuramın Özellikleri
Hipotez ile kuram sözcükleri günlük hayatta birçok kez birbirinin yerine ve yanlış olarak kullanılır . Hipotez; henüz hiç doğrulanmamış ya da yetersiz şekilde doğrulanmış fakat sorunu muhtemelen çözebilecek nitelikteki bir açıklamadır . Kuram ise; hipotezlerin gözlem ve deneyle sınanması , doğrulanıp güvenilir açıklamalara dönüşmesi ve sistemleşmesidir . Am yinede hipotezle kuram arasındaki bu bağıntıya kesin gözüyle bakılmamalıdır . Çünkü bilgi edinme sürecinde hipotezler kurama dönüştüğü gibi , kuramlar da aynı şekilde hipotezsel birimler içerirler . Hipotez belli ve sınırlı bir açıklamadır , kuram ise kapsamlı ve köklü açıklamalardır . Bunu Ptolemaios ( Batlamyus ) ' un “yer merkezli” , Kopernik' in “güneş merkezli” kuramlarında görebiliriz .
Görüldüğü gibi kuram , belli bir alana ilişkin genel açıklamalardır . Kuramlar ayrıca gelecekte olacaklarla ilgili ön deyide bulunma olanağı sağlar . Bir kuramın geçerli olması için ise yeni olguların eleştirisine sunularak doğrulanmasına ve uygun bilimsel değişiklikler geçirmesine gerek duyulur . Bu yüzden hiç bir kurama kesin gözüyle bakılmaz . Bilimsel kuramı tanımlayacak olursak: Kuram , bilgi edinme süreci aşamasında ortaya atılan , geçerlilik ve güvenilirliği bilimsel yöntemlerle saptanmış olan , iç tutarlılığı bulunan bilgiler ve açıklamalar bütünüdür .
Klâsik Görüşe Yapılan Eleştiriler
· Bilime gereğinden çok değer verilmiş , insan etkinliğinin en yücesi gözüyle bakılmıştır . Bilime farklı yaklaşımdan yana olanlar; bilimin , örneğin toplumun çözemediğini , yaşama bir takım kolaylıklar getirmesine rağmen insan yıkımına dönüştüğünü söylerler .
· Klâsik görüşün “Bazı şeyler henüz bilinmiyorsa , bunun nedeni bilimde yeteri kadar ilerlenmemiş olmasıdır; bilim gelişimini tamamlayınca tğm sorular yanıt bulur . ” Anlayışı gerçeği yansıtmaz . Çünkü bilim sürekli gelişmekte ve evrende de bir sürü bilim olabilecek konu bulunmaktadır .
· Bilimler birbirleriyle bağlantılı olabilir ama tüm bilimler de söz gelimi fiziğe indirgenemez . Böyle bir anlayış engelleyicidir .
· Klâsik bilim anlayışında en güvenilir yöntemin “doğrulama yöntemi” olduğu kabul edilir . Çağdaş bilim anlayışında ise “yanlışlama yöntemi”nin daha doğru sonuçlar vereceği savunulur . Bu bağlamda ünlü filozof Karl Popper “Bilimsel bir kuram ya da yaşamın ölçütü onun yanlışlanabilmesinde yatar” der . Örneğin suyun 100 santigrat derecede kaynadığını söylüyor ve bunu bir yasa olarak kabul ediyoruz . Bu iddiayı yanlışlama yöntemiyle yoklarsak; su sadece deniz seviyesinde açık kaplarda 1 atm basınç altındayken 100 santigrat derecede kaynar diyebiliriz .
· Klâsik görüş , bilime “birikimsel bir süreç” olarak bakar . Oysa bazı bilim tarihçileri bilimin “birikimsel bir süreç izlemediğini” söylerler .
· Klâsik görüşe yapılan eleştirilerden birisi de şudur: Bilim , onun oluşmasına katkıda bulunan bilim adamlarının varlığını görmezlikten gelerek incelemez . Çünkü bilim asıl yaratanlar bu bilim adamlarıdır . Oysa öncelikle bu toplumun iç yapısını , dünya görüşlerini , koşullarını vb . incelemek gerekir . Oysa klâsik görüş bunları es geçer .
Thales
Yunan matematikçisi ve filozofu . Miletos' ta dünyaya geldi . Yedi Bilgeler' in en eski ve ünlüsüdür . Thales; matematikçi , astronom ve fizikçiydi . Mısırlı keşişlerin yanında geometrinin temelini öğrenip bunu Yunanistan' a götürdüğü söylenir . Bir daire içine üçgen çizme problemlerini çözümlediğive bir cismin gölgesi yardımıyla yüksekliğini belirlediği , açı-üçgen bağıntıları üzerine açıklamalar yapıp bunları doğruladığı ileri sürülür . Ayrıca ancak Anadolu kıyıları yakınından görülebilen , muhtemelen 585 tarihli bir güneş tutulmasını önceden haber vererek ün kazanmıştır .
Karl Popper ( 1901 ya da 1902 1994 )
Avusturyalı filozof . Nazi işgalinden sonra Londra' ya gitti ve burada felsefe profesörü oldu . Popper , “Viyana okulu” tutumunu benimsemekle beraberbu okulun bilimsel doğrulamalarını kendi ampirik gerçekleri içinde gösteren anlam kıstasını kabul etmez .
Bilimsel Bilginin Diğer Bilgi Türleriyle Tamamlanması Gerekliliği:
Doğada ve toplumda nesne ve olaylar çeşitlilik gösterdiğinden ( canlı , cansız , ruhsal , toplumsal , vb . ) bilimsel bilgi de farklı bilgi türlerine ( fizik , biyoloji , psikoloji , sosyoloji , vb . ) ayrılmıştır . Tümünün ortak amacı inceledikleri doğa ve toplum olaylarının “yasalarını” bulmaktır .
Bilimsel bilginin diğer özelliği de teknolojiye olanak sağlayarak , doğayı ve insanı sınırlı olsa da egemenliği altına alması; onu diğer bilgi türlerinden farklı bir konuma getirmiştir . Bu konum bilimsel bilgiye “güvenilir biricik bilgi” , “en gerçek yol gösterici” , “gelecekte tüm sorunları çözecek bir sihirli değnek” gözüyle bakılmasına yol açmıştır . Fakat bu tür bir yaklaşım , diğer bilgi türlerine yaşama hakkı tanımayan siyasal bir ideolojiye dönüştürür . Ayrıca bu yaklaşım insanın çok yönlü bir varlık olduğu hem de evrenin çok değişik görünümlerinin bulunduğu gerçeğini yadsımaktır .
Doğayı , insanı ve toplumu tanımak için diğer bilgi türlerine de ihtiyaç vardır . Kişi , değişik bilgi türlerinden de yararlanarak yaşamını rahat ve anlamlı biçimde sürdürebilir .
Yaşamla Bilimsel Bilginin İç İçeliği:
Bilimsel bilgi , yaşamımızı etkileyen bilgi türlerinin başında gelir . O , bu gücünü öncelikle teknolojiye uygulanabilirliğinden alır . Her gün kullanılan araç ve gereçler ( otomobil , uçak , radyo , TV , telefon , bilgisayar , ilâç , nükleer santraller , silâhlar ) yaşam ile bilimsel bilginin iç içe olduğunu gösterir . Bunlar bir yandan rahat ve sağlıklı yaşamamızı sağlarken , diğer yandan insanın yer yüzündeki varlığını bile tehlikeye sokabilecek kadar zararlı olabilirler .
Yaşamla bilimsel bilginin iç içeliği , bireyin bilinç düzeyinin oluşumunda da kendini gösterir . Bu bilgi türü , kişiye belli bir düşünme tarzı benimseterek onu , çağının insanı yapar .