İletişim Nedir?
İLETİŞİM NEDİR?
İletişim ( İng . communication ) sözcüğünün latince kökeni ( comminical ) paylaşmak anlamına gelir . Bir gülümseme , neşeyi paylaşır; “seni gördüğüm için mutluyum” mesajını verir . Bu da bir iletişim türüdür .
Bireyler arası ilişkiler bağlamında iletişimi kısaca açıklamak gerekirse; “İletişim , bilgi üretme , aktarma ve anlamlandırma süreci ” dir . Genel anlamda ise; “Nitelikleri ne olursa olsun , iki sistem arasındaki bilgi alış verişini iletişim ” olarak kabul edebiliriz .
İletişim , iş ve sosyal ilişkilerde başarıya kaynaklık eder . Fikir ve deneyimlerimizi paylaşmak , ilgilendiğimiz alanları geliştirmek ve insanlara isteklerimizi açıklamak için iletişim beceri ve stratejilerine gereksinim duyarız . Duygu ve içgüdülerimizi açıklamak için dil ve vücut diline dayalı iletişim yöntemleri geliştirmemiz gerekir . Etkin bir iletişim kurulabilirse , bireyler hayatlarını olduğu gibi yaşamak yerine , kendi dünyalarını şekillendirebilirler .
İletişim , üç boyutlu olarak düşünüldüğünde boyutların oturduğu düzlem
1 . Sevgi-saygı
2 . Dürüstlük
3 . Örnek olmak
4 . Güven ortamından
oluşmalıdır .
A . EĞİTSEL İLETİŞİM NEDİR?
İlgili literatür incelendiğinde “iletişim”in çok değişik biçimlerde tanımlandığı görülmektedir . İletişimin eğitimciler arasında yaygın olarak kabul gören tanımı; “Davranış değişikliği meydana getirmek üzere; haber , bilgi , duygu , tutum ve becerilerin paylaşılması sürecidir . ” Tanımdan da anlaşılacağı gibi; bireyin bilgi , duygu , tutum ve becerilerinde meydana gelen değişmeler davranış değişikliği olarak algılanmakta ve adlandırılmaktadır .
İletişim süreci ile sınıf içindeki öğretme-öğrenme süreci aşağıdaki biçimde benzerlik göstermektedir .
İLETİŞİM VE ENFORMASYON ARASINDAKİ FARK
Genel anlamda , iletişimin gerçekleşmesi için iki sistem gereklidir . Bu sistemler; iki insan , iki hayvan , iki makina ya da bir insan ile bir hayvan , bir insan ile bir makina ( örnek bir bilgisayar ) olabilir .
Yukarıdaki “alış-veriş ” sözünden de anlaşılacağı üzere , iletişimde , bilgi akışının iki yönlü olması beklenir . Sibernetikte bir bilgi kaynağından tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon ” , karşılıklı bilgi alışverişine ise “komünikasyon ya da iletişim” adı verilir ( Akman , 1982 ) . Yani , iki sistem arasındaki karşılıklı bilgi alış verişini “iletişim” olarak adlandırma , tek yönlü bilgi akışını ise başka bir şey sayma eğilimi vardır . Bu ayrımı dikkate aldığımızda , insanlar arasındaki bütün konuşmaları , iletişim kabul edemeyeceğimizi düşünebiliriz . Örneğin , Anababalar ya da amirler , çocuklarına/memurlarına sadece birtakım emirler verip , onların bu emirler karşısındaki tepkileriyle ilgilenmezlerse , bu tavırlarını “iletişim” değil , “enformasyon” yani tek yönlü bilgi iletimi kabul etmek , pek de yanlış olmasa gerekir .
Enformasyonlar , bazen iletişime dönüşür , bazen de dönüşmez . Örneğin bir evin penceresindeki “KİRALIK 3 ODA” ilanını yalnızca okuyup geçersiniz , bu uyarıcı sizin için bir enformasyon olmakta kalır . Ev sahibiyle yüy yüze ya da telefonla konuşmanız durumunda ise iletişim ortaya çıkar . Öğrencinin derse katılımının sağlanması ve interaktif bir ortamda dersin işlenmesi öğretmen ve öğrencilerin sorumluluklarını ve öğrenmelerini de artıracaktır .
EMPATİ NEDİR?
“Empati , bir insanın , kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ” şeklinde tanımlanabilir .
Carl Rogers�in 70�li yıllarda ulaştığı empatik anlayış , bugün çoğunluğun üzerinde uzlaştığı bir tanıma dönüşmüştür . Katı bir nitelik taşımayan söz konusu tanım , genel çizgileriyle şöyledir: “Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması , o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması , hissetmesi ve bu durumun ona iletilmesi sürecine empati ” adı verilir .
Empatik bir anlayışla dinleme , bireyin kendi objektifliğini yitirmeden , olayları , karşısındaki bireyin içinde bulunduğu durumu ve onun görüş açısını dikkate alarak dinlemesidir . Bu arada onu eleştirmek ve yargılamaktan kaçınılması önerilir . Bireyleri en çok tedirgin eden şeylerden biri başkaları tarafından eleştirilmektir . Empatik dinlemede birey karşısındakini ne över , ne yargılar ne de suçlar ama onu anlamaya çalışır . Bu anlayış insanların birbirlerine yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe dayanan sevginin gelişmesine yol açar
Öğretmen öğrencinin yerine kendisini koyarak anlatacağı dersi ve sunum şeklini düşünürse , öğrenci tarafından ortaya konulacak sorunların tamamına yakınını ders öncesinde ortadan kaldırabilir .
ETKİN DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ YAYGIN ENGELLER
Konu dinlemeye gelince , çok az sayıda insan potansiyelini aşmayı başarmıştır . Dinleme ( feed-back/geri besleme/dönüt ) konusunda arzu ettiğiniz kadar iyi değilseniz , yeteneğinizi geliştirmek için yapacağınız ilk iş dinlemenin yaygın engellerine karşı bilinçli bir tutum takınmaktır:
1 . Konuşmaya Aşırı Değer Vermek: Altı insana iletişim becerilerini nasıl geliştireceklerini sorsanız , çoğunun vereceği yanıt , daha ikna edici veya toplum içinde konuşma becerisini artırmak şeklinde olacaktır . Çok az insan iletişim kurmanın temelinin iyi dinleme olduğunu kavramaktadır .
2 . Bir Konuda Odaklanamamak: İnsanların çoğu dakikada 180 sözcük konuşabilirken , 300-500 sözcük dinleyebilmektedir . Bu eşitsizlik gerginlik yaratır ve dinleyicinin dikkatini dağıtır . Çoğu insan bu iletişim boşluğunu düş kurarak , günlük programlarını veya yapmaları gereken şeyleri düşünerek , etkili olan başka insanları seyrederek doldurmaya çalışır .
İyi bir dinleyici olmak istiyorsanız , enerjinizi o yöne vermeye ve dikkatinizi birlikte olduğunuz insanda toplamayı öğrenmeniz gerekir . Beden dilini gözleyin… Yönetim Uzmanı Peter Drucker , “İletişimde en önemli unsur , söyleneni duymaktır , ” der .
3 . Zihinsel Yorgunluk Yaşamak: Birini uzun bir süre dinlerseniz sonuç yıpratıcı olabilir . Ama ruhsal yorgunluk da dinleme becerinizi olumsuz yönde etkiler .
Yorgunsanız ve zor durumlara düşmek istemiyorsanız , etkili bir dinleyicinin daha çok enerji toplayıp konsantre olması gerektiğini unutmayın .
4 . Klişelere Başvurmak: İnsanları klişeleştirmek , dinlemek açısından büyük bir engel olabilir . Klişeleştirmek , bizi beklediğimiz dışında farklı şeyler duymaktan alıkoyar . Çoğumuz bu tuzağa düşmediğimizi sanırız , ama bir dereceye kadar hepimiz düşeriz .
5 . Kişisel Duygu Yükünü Taşımak: Hemen herkesin başkalarının söylediklerini duymasını engelleyen duygusal filtreleri vardır . Hem olumlu hem olumsuz içerikteki geçmiş deneyimler hayata bakış açımızı renklendirip beklentilerimize şekil verir .
6 . Kendisiyle Meşgul Olmak: Dinlemenin önündeki herhalde en aşılmaz engel , insanın kendisiyle meşgul olmasıdır .
Kendinizden başka kimseyle ilgilenmiyorsanız , başkalarını dinlemezsiniz . Ama işin ironik yanı , dinlemediğiniz zaman kendinize verdiğiniz zarar karşınızdakine verdiğinizden çok daha fazladır .
ETKİN DİNLEME NASIL ÖĞRENİLİR , GELİŞTİRİLEBİLİR?
Etkin dinleme , öğrencinin ilettiğini doğru anlamınızı sağlar . Edilgin dinlemenin aksine öğrenci ile etkileşimi gerektirir ve aynı zamanda öğretmenin onu anladığını gösteren geri ileti verir . Bunun edilgin dinlemeden nasıl ayrıldığını sınıf için bir örnekle gösterelim:
Öğrencilerden biri , bir dersinde arkadaşlarından geri olduğunu ve açığını kapatabilmek için çok çalışması gerektiğini bildiği için kaygılıdır , sorunu vardır ve bunu çözmek ister . Ancak , içinde olup biteni dile getiremez , duygularını öğretmenine sözlü semboller kodlayarak iletir . Aşağıdaki gibi “Yakında sınav var mı? ” kodunu seçtiğini düşünelim .
Öğrenciden böyle bir ileti aldığınızda , bunu anlamanız için aşağıdaki gibi kodu çözümleme işlemini kafanızda yapmanız gerekir . Çözümleme işlemi bir varsayım olayıdır . Siz bir algılayan olarak öğrencinin içinden geçenleri bilemezsiniz . Eğer varsayımınız doğruysa , çözümleme işleminiz ( sizin içinizde ) “öğrenci kaygılı ” iletisini verecektir . Eğer yanlışsa “ Sınavın yakında olmasını istiyor ” ya da “Sınav zamanını unutmuş ” gibi yanlış iletiler çıkaracaksınız .
İletişim işlemlerinde çözümleme çok önemlidir . Ancak , doğru ya da yanlış düşündüğünüzü bilemezsiniz . Aynı derecede önemli olan , öğrencinin de size kendisini doğru mu , yanlış mı çözümlediğinizi bilememesidir . O da sizin aklınızı sizin onunkini okuyamadığınız gibi okuyamaz .
Bu yüzden öğrencinin iletisini yanıtlamadan önce , onu doğru çözümleyip çözümleyemediğinizi anlamaya karar verdiğinizi düşünelim . Tek yapacağınız , çözümleme sonuçlarınızı kendi sözcüklerinizi kullanarak aşağıdaki gibi geri iletmektir .
Sizin geri iletinizi duyan öğrenci büyük bir olasılıkla “evet , doğru ” diyecektir . O şimdi sizin de duyduğunuzu ve anladığınızı biliyordur .
Bu geri iletim yöntemine “Etkin Dinleme” diyoruz . Etkili iletişim yöntemleri bu basamak ile tanımlanır .
Ama öğrencinin kaygısının , sınavın bir soru yanıt sınavı olacağını sanmasından ve bu tip sınavlarda genelllikle başarılı olmadığını bilmesinden kaynaklandığını varsayalım .
Bu durumda çözümleme hedefini bulamamıştır . Sizin geri iletiniz öğrenciye onu doğru anlamadığnızı gösterir . Öğrenci sizi düzeltecek ve konuşma şu biçimde devam edebilecektir:
ÖĞRENCİ : Hayır , ne tür bir sınav yapacağınızı bilmiyorum ve soru-yanıt olmasından korkuyorum .
ÖĞRETMEN : Sınavın türü seni kaygılandırıyor .
ÖĞRENCİ : Evet , açıklamalı sınavlarda başaramıyorum da .
ÖĞRETMEN : Anlıyorum . Test sınavını daha iyi yapabileceğini sanıyorsun .
ÖĞRENCİ : Evet . Ötekinde her zaman zorlanırım .
ÖĞRETMEN : Çoktan seçmeli test olacak .
ÖĞRENCİ : Oh , rahatladım . Artık o kadar endişelenmiyorum .
Bu olayda öğretmenin ilk geri iletisi doğru değildi ve bu yüzden öğrenci yeniden ileti vererek ve yeniden kodlayarak anlaşılmasını sağladı .
“Satışta Sibernetik”in yazarı Brian Adams�a göre uyanmayla birlikte günümüzün çoğunu dinleyerek geçiriyoruz . Adams , günümüzün nasıl geçtiği konusunda aşağıdaki istatistikleri aktarmaktadır:
% 9 yazarak ,
% 16 okuyarak ,
% 30 konuşarak ,
% 45 dinleyerek .
Günümüzün yüzde kırkbeşini kaplayan dinlemeyi nasıl gerçekleştirmeliyiz? İyi dinleyici olmak için duymayı istemek gerekir . Ama bazı becerilere de ihtiyaç vardır . İyi bir dinleyici olmak için size dokuz önerimiz var:
1 . Konuşmacıya bakın ,
2 . Kimsenin sözünü bölmeyin ,
3 . Anlamaya odaklanın ,
4 . O andaki ihtiyacı saptayın ,
5 . Duygularınızı gözden geçirin ,
6 . Yargınızı askıya alın ,
7 . Belli aralıklarla özetleyin ,
8 . Açıklayıcı sorular sorun ,
9 . Daima dinlemeye öncelik verin .
ETKİN DİNLEME İÇİN NELER GEREKLİDİR?
Etkin Dinleme�nin etkili olabilmesi için öğretmenin bazı tutumlara sahip olması gerekir . Bunlar olmadan öğretmenler içtenlikten uzak ve yönlendirici olarak algılanırlar , hatta en doğru yapılan Etkin Dinleme bile öğrenciye yapay ve mekanik görünür .
1 . Öğretmen , öğrencinin kendi sorunlarını çözebileceğine içtenlikle inanmalıdır . Öğrenci çözümü bulmakta yavaşsa yine yukarıdaki örnekte olduğu gibi yönteme güvenmeli , günler , haftalar , hatta aylar alsa bile , Etkin Dinleme�nin amacının çözüm bulmayı kolaylaştırmak olduğu unutulmamalıdır .
2 . Öğretmen , öğrencinin dile getirdiği duygu ve düşüncelerini , bir öğrencide olmaması gereken düşünceler saysa bile gerçekten kabul edebilmelidir . Öğrenciler bu duygularını açıkça dile getirip derinlemesine incelediklerinde onlardan kurtulabilirler .
3 . Öğretmen , duyguların genelde geçici ve anlık olduğunu bilmelidir . Etkin Dinleme , öğrencilerin duygudan duyguya atlamalarına ve duyguların açığa çıkarak boşaltılmasına yardımcı olur . “Bu da geçer” sözü özellikle insan duyguları için söylenmiştir .
4 . Öğretmen , öğrenciye sorunlarında yardımcı olmayı istemeli bunun için zaman ayırmalıdır .
5 . Öğretmen sorunu olan her öğrenciyle birlikte olmalı ama kendi kimliğini korumalıdır . Öğrencinin sorunlarını kendininmiş gibi hissetmeli ancak kendi sorunu olmasına izin vermemelidir .
6 . Öğretmenler öğrencilerinin sorunlarını paylaşmak ve konuşmaya başlamak için zorlanabileceklerini bilmelidirler . Etkin Dinleme , öğrencinin sorununa açıklık getirip derinine inmesine böylece kendini rahatça anlatmaya başlamasına yardımcı olur . Öğretmenler de konuşmak istedikleri zaman öğrenciye bunu açıkca söyleyip ona daha yararlı olabilecek bir başka kişiyi önermelidir .
7 . Öğretmenler öğrencilerinin sorunlarının gizliliğine saygı duymalıdır . Çoğu zaman öğretmenler arasında çocukların sorunu açıkca konuşulur , oysa hiçbir danışmanlık ilişkisini bundan daha çabuk yok edemez .
İLETİŞİM ENGELLERİ
1 . Emir Vermek , Yönlendirmek: Bu iletiler , öğrenciye duygularının , gereksinimlerinin ya da sorunlarının önemsiz olduğunu anlatır . Öğrenci öğretmenin duygu ve gereksinimlerine göre davranmak zorundadır: “Senin susamış olman beni ilgilendirmez , yerine otur ve cezan bitinceye kadar bekle . ”
Bunlar öğrenciye o anda ki davranışının kabul edilemez olduğunu söyler: “Sızlanmayı kes , bebek değilsin . ”
Böyle iletiler öğretmenin gücünü korkuya dönüştürür . Öğretmenin söylediklerini kendilerinden daha büyük ve güçlü biri tarafından verilen gözdağı olarak algılarlar: “Sınıftan çık . ”
Öğretmenlerin bu tür davranışları ile , öğrencilerden karşılık verme , direnme , bağırıp çağırma gibi olumsuz davranışlar ve düşmanca duygular yaratabilir . Bu iletiler , öğretmenin , öğrencinin karar ve yeteneğine güven duymadığını gösterir . “Bu akşam bir çalışma çizelgesi yap , yarın bana göster . ”
2 . Uyarmak , Gözdağı Vermek: Bu iletiler emir verme ve yönlendirmeye benzer ama çocuğun vereceği yanıtın karşılığı olacak tümceleri de içerirler: “Ağlamayı kes , yoksa seni gerçekten ağlatacak bir şey yaparım . ”
Bunlar , öğretmenin öğrencilerinin isteklerine ve gereksinimlerine saygı duymadığını anlatır: “Yazını zamanında bitiremezsen bitirinceye kadar burada kalırsın . ”
Öğrenciyi korkutur ve sindirir: “ Kendine çeki düzen vermezsen velini çağıracağım . ”
Emir verme , yönlendirme gibi uyarı ve gözdağı vermek de düşmanlık yaratır .
Öğrenciler bazen uyarı ve gözdağına şöyle karşılık verirler: “Ne olacağı umurumda değil . Ben yine bildiğimi yaparım . ” Bazen de yalnızca öğretmenin vereceğini söylediği cezayı uygulayıp uygulamayacağını görmek için yapmaları yasaklanan şeyleri yaparlar .
3 . Ahlak Dersi Vermek: Bu tür ilişkilerle dış otoritenin ve zorunlulukların gücü öğrenciye karşı kullanılır . Öğrenciler , genellikle “yapmalısın , etmelisin”lere karşı koyar ve kendilerini daha güçlü savunurlar .
Ahlak dersi veren iletiler öğrenciye , öğretmenin onun yargısına güvenmediğini , başkalarının doğruluğuna inandığını şeyleri kabul etmesinin onun için daha iyi olacağı düşüncesini verir: “Doğru olanı yapmalı , müdüre ne biliyorsan anlatmalısın . ”
4 . Öğüt Vermek , Çözüm ve Öneri Getirmek: Bu tür iletiler öğretmenin , öğrencinin sorunlarını kendi kendilerine çözebilme yeteneği olmadığına inandığının kanıtıdır .
Bunlar , bazen öğrenciyi öğretmenine bağımlı yapar , kendisi için düşünmesini engeller ve her sorununda , çözümü kendi dışında bir otoriteden beklemeye başlar .
Öneri üstünlük tavırı olarak görülür . Bu da bağımsızlık elde etmeye uğraşan gençler için çok sinir bozucudur . Önerme , önerinin üstünlüğünü gerektirdiği için , öğrenciler kendi kendilerine , düşünce geliştirmek yerine , önerene karşı çıkarak çok gereksiz zaman harcarlar . Onlara göre zaten öğretmen öğrenciyi anlasa , çözüm önermezdi . Öğrencilerin genel düşüncesi şudur: “ Benim ne hissettiğimi , ne düşündüğümü gerçekten anlasanız böyle saçma önerilerde bulunmazsınız . ”
5 . Öğretmek , Nutuk Çekmek , Mantıklı Düşünceler Önermek: Öğretmen öğrenci ilişkisinde sorun olmadığı zamanlarda öğretme , nutuk çekme öğrenciler tarafından kabul edilebilirken , sorunlu dönemlerde kabul edilemez . Sorunu olan öğrenciler “öğrenmeye” aşağılık duygusu , yetersizlik duygusu ile tepki gösterebilirler .
Mantık ve gerçekler öğrencinin mantıksız ve bilgisiz olduğunu hissettirdiği için genellikle içe kapanıklık ve küskünlük ortaya çıkar .
Öğrenciler de yetişkinler gibi yanlışlarının gösterilmesinden hoşlanmazlar . Sonuna kadar düşüncelerini savunurlar . “ Ben haklıyım ve bunu kanıtlayacağım” diye düşünürler .
Nutuk çekme etkisiz bir öğretim yöntemidir . Uygun kullanılmadığı zaman yalnızca etkisiz olmakla kalmaz , nefret edilen bir yöntem olur . Öğrenciler sıkılır ve dinlemeyi bırakırlar .
Öğrenciler bazen öğretmenin “gerçek”lerini çürükmek için sonuçsuz yöntemlere başvururlar . Öğretmenin görüşlerini yalnızca ders dışı konularda değil , ders içindede eleştirirler . Alışa gelmiş öğrenci tepkilerinden biri şudur . “ Siz bu günü anlamak için çok yaşlısınız . ”
Öğrenciler kendi sorunları hakkında öğretmenlerinden daha fazla gerçek ve geçerli bilgiye sahiptir . Bu yüzden öğretmenin düşünceleri , öğrenciler tarafından bir güç gösterisi olarak yorumlanır .
6 . Yargılamak , Eleştirmek , Suçlamak , Aynı Düşüncede Olmamak Bu iletiler , öğrenciler üzerinde öbürlerinden daha olumsuz etki yapar . Benlik kavramı , çocuğu yetiştiren ve onun yaşamındaki en önemli yetişkinler olan anababa ve öğretmenlerin yargı ve değerlendirmeleri ile biçimlenir . İşte bu nedenle , olumsuz değerlendirmeler çocuğun benlik saygısının aşınmasına neden olur ve karşı eleştiri için onu kışkırtır . Sonuçta öğrenciler de öğretmenlerine aynı biçimde tepki verir . Öğrencilerin saygısızlığından yakınanlar , çoğunlukla olumsuz değerlendirmeleri çok sık kullanan öğretmenlerdir .
Değerlendirme yapmak öğrencileri çok etkiler . Değerlendirilme korkusu ile duygularını saklar ve yardım için başkalarını ararlar . Bu tür iletilere öz imgelerini korumak için kızgınlıkla karşılık verir ve katı bir savunuya çekilirler . Bir öğrenciye tembel olduğunu söylemek onu kızdırır ve hiçbir zaman çalışmaya yüreklendirmez . En kötüsü de olumsuz değerlendirmelerin yenilenmesidir . Sık sık olumsuz değerlendirilen öğrenciler sevilmediklerini , işe yaramadıklarını ve hiç bir şeyi hak etmediklerini düşünürler .
Bu tip öğrenciler kendilerine zarar verebilecek bir kişilik geliştirebilirler .
7 . Övmek , Aynı Düşüncede Olmak , Olumlu Değerlendirmeler Yapmak Öğretmenler , genel inancın tersine , övmenin olumsuz değerlendirme kadar zarar verdiğini duyunca inanmazlar . Öğrecinin öz imgesine uymayan olumlu bir değerlenderme kızgınlık uyandırır: “ Ben iyi bir öğrenci değilim . ” Öğrenciler bu iletileri , öğretmenin kendilerini yönlendirme ve istediğini yaptırma girişimi için kurnazlık olarak yorumlarlar: “ Siz böyle söyleyince sanki ben daha çok mu çalışacağım?”
Öğrenciler haklı olarak , öğretmen olumlu yargılıyorsa başka bir zaman da olumsuz yargılayabilir sonucunu çıkarır . Ayrıca yargılamanın , üstünlüğü hissettirdiğini de düşünür . Övgünün çok sık kullanıldığı bir sınıfta , övgünün yokluğu eleştiri olarak yorumlanabilir . “ Resmim hakkında iyi bir şey söylemediniz , demekki beğenmediniz . ” Başkalarının yanında övmek , öğrenciyi utandırır . Öğrencilerin çoğu “ iyi örnek” olarak gösterilmeyi , “ kötü örnek” gibi aşağılayıcı bulur .
Çok fazla övülen öğrenci ise buna alışır hatta övülmeye gereksinim duymaya başlar: “ Bakın öğretmenim benim kağıdıma bakan . Resmim ne güzel , değil mi?” , “Öğretmenim bakın , eşyalarımı Hasan ile paylaşıyorum . ”
Öğrenciler , övgüyü sık kullanan öğretmenin gerçekte kendilerini anlayamadığını ve bu olumlu değerlendirmeleri , onları anlamak için yitirecekleri zamanı kazanmak için kullandıklarını düşünür .
8 . Ad Takmak , Alay Etmek Öğrencilerin benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar .
Öğrenciler bu tip iletilere genellikle aynı tür ileti ile tepki verir: “ Şimdi bebek gibi davranan kim?”
Öğrencileri etkilemede bu tip iletileri kullanan öğretmenler hayal kırıklığına uğrar . Öğrenciler öz eleştiri yapacakları yerde , özürlerini kapatmak için öğretmenlerin kullandığı iletileri kullanır: “ Ben bebek değilim; bebekler böyle davranmaz . Ben böyle davranırım . ”
9 . Yorumlamak , Analiz etmek , Tanı Koymak: Bu tip iletiler öğrenciye , davranışın nedenlerinin öğretmeni tarafından bilindiğini anlatır:
“Bunu başkalarının ilgisini çekmek için yapıyorsun . ” Bu amatörce yapılan psikanaliz öğrenciye gözdağı gibi gelebilir ve sıkıntı verir . Öğretmenin çözümlemesi doğruysa , öğrenci kendini çıplak olarak açıkta kalmış hisseder ve utanır . Eğer yanlışsa , ki çoğunlukla böyledir , öğrenci yersiz suçlandığı için kızar .
Öğrenciler bu iletileri öğretmenin kendini çok akıllı ve bilgili sanmasının ve üstün olması nedeni ile Tanrı gibi içlerini okumasının bir kanıtı olarak görürler . “ Nedenini biliyorum” “içini okuyorum” gibi iletiler öğrencinin konuşma isteğini yok eder . Düşüncelerini öğretmenle paylaşmamasını öğretir ve çok tehlikelidir .
10 . Güven Vermek , Desteklemek , Avutmak , Duygularını Paylaşmak Yüzeyde bu iletiler sorunlu öğrencilere çok yararlıymış gibi görünür , ama gerçekte böyle değildir . Öğretmenin karmaşık duygular yaşayan öğrencisine güven vermeye çalışması onda anlaşılmadığı izlenimini uyandırabilir .
Öğretmenler , öğrencilerin olumsuz duygularından etkilenmediklerinden onları avutmaya çalışırlar . Böyle durumlarda güven verici ve destekleyici iletiler öğrenci tarafından , öğretmenin onun duygularını değiştirmesini istediği biçimde anlaşılır: “ Her şey düzelecek , yarın kendini daya iyi hissedeceksin . ”
Öğrenciler öğretmenlerin bu çabalarının kendilerini değiştirmek için olduğunu sezer ve onlara güvenmezler . Acıma , öğrencinin duygularını incitir ve iletişimini bozar; çünkü öğrenci öğretmenin , duygularını değiştirmeye çalıştığının ayırdındadır .
Hiç kimse , kendisine gerçeği algılayamadığının söylenilmesinden hoşlanmaz . Güven vermenin her türlü , sorunlu kişinin abarttığını , gerçekte ne olup bittiğini anlamadığını ve bir bakıma “ gerçek dışı” duygular taşıdığına hissettirir .
Bu nedenle öğrenciler de kendilerine destek veren öğretmenlerin çabasına düşmanca tepki verir .
11 . Soru Sormak , Sınamak , Çapraz Sorgulamak Sorunlu olduğu zaman öğrenciye soru sormak onda güvensizlik ve kuşku uyandırır . “ Dün akşam ödevini sana söylediğim gibi yaptın mı?” Öğrenciler bazı soruların , onları tuzağı düşürmek ve eksiklerini bulmak için sorulduğunu düşünür: “ Ne kadar çalıştın? Bir saatmi? O zaman iyi bir notu hak etmiyorsun . ” Soruların nedenlerini anlamayan öğrenciler onları göz dağı aracı olarak algılar ve soruya soru ile tepki verir: “ Niçin bilmek istiyorsunuz?”
Sorunlu öğrenciye soru soran öğretmenler , öğrencide , sorununu çözmede ona yardımcı olacağı yerde , sorunu onun adına kendisinin çözmesi için bilgi tapladığı izlenimini uyandırır: “ Kuzenin artık sizde kalacakmış , bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
Sorunu olan öğrenciye sorununu çözme amacı ile sorulan her soru , onun konuşma özgürlüğünü sınırlar ve bir sonraki iletisini sanki dikta ettirir . “ Bu duyguyu ilk ne zaman farkettin?” diye sorarsanız , öğrenci yalnızca bu duygunun ilk ortaya çıkışını anlatacak , başka hiç bir şey anlatmayacaktır . Avukatlar gerçeği saklamaya çalışan sanıkları konuşturmak için çapraz sorgulama yöntemini öğrenir . Ancak yene de konuşmak istemeyen tanıktan yeterli bilgiyi alamazlar . Demek ki sorgulama , açık ve yapıcı iletişimi kolaylaştırmak için yararlı değildir .
12 . Sözünden Dönmek , Oyalamak , Alay Etmek , Şakacı Davranmak , Konuyu Saptırmak: Böyle iletiler yüzünden öğrenci , öğretmeninin onunla ilgilenmediğini , duygularına saygı göstermediğini , belki de onu dışladığını düşünür .
Öğrenciler sorunlarını dile getirmek istediklerinde çok ciddidirler . Şakayla , espriyle karşılık vermek onları incitebilir ve itilmişlik , bir kenara atılmışlık duygusunu uyandırır .
Öğrencileri başından savmak , o anki düşüncelerinden saptırmak , ilk başta başarılı gibi görülebilir . Ancak kişinin üzerinde konuşulmayan duyguları yeniden çıkaracaktır; çünkü ertelenen sorunlar çözümlenmemiş sorunlardır .
Öğrenciler saygıyla dinlenilmek ve anlaşılmak isterler . Alay eden , oyalayan öğretmenler , onları sorunlarının çözümünü başka kişilerde aramaya iterler . Böyle öğretmenleri yardım için danışılabilecekleri , güvenebilecekleri ve iletişim kurabilecekleri kişiler olarak görmezler .
İLETİŞİMİ KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER
1 . Edilgin Dinleme ( Sessizlik ) : Bu yöntem öğrenciyi konuşmaya başladıktan sonda devam etmesi için yüreklendirir , ancak ikili iletişim gereksinimini karşılamaz .
Sessizlik , öğrencinin “sözünü kesmez” ancak öğrenci , öğretmenin kendini dikkatle dinleyip dinlemediğiini bilemez . Ayrıca öğretmenin kendisini anladığının kanıtını da göremez .
Bu yöntem öğrenciye , bir dereceye kadar kabul edilmişlik duygusu verir , ama öğrenci öğretmenin sessiz kalırken bir yandan da kendisini değerlendirdiğini düşünebilir . Sessizlik , sıcaklık ve eşduyum ( empati ) iletmez .
2 . Kabul Tepkileri: Kabul tepkileri öğretmenin öğrenciye dikkatini verdiğini göstermede edilgin dinlemeden daha iyidir . Eşduyum iletirler ve öğretmenin dikkatle dinlediğini gösterirler . Ancak bunlar da öğretmenin kabul ettiğini ve gerçekten anladığını kanıtlamaz
3 . Kapı Aralayıcı Ve Konuşmaya Çağrı: Öğretmenin öğrencilere kendilerini dinlemek ve danışman olmak istediğini göstermede çok etkilidir .
Özellikle başlangıçta , öğrenciden bir sorunu olduğunu gösteren bir ipucu aldıktan hemen sonra , çok yararlıdır . Sorunlarını paylaşırken bocalayan öğrencilere de yardımı dokunabilir .
Öğrencide kabul edilme , anlaşılma ve sıcaklık duygularını uyandırmada etkili değildir . Konuşmaya çağrı , öğrenciye konuşması için bir kapı açar , ama bu kapıyı sürekli açık tutamaz . Çok sık kullanıldığında da bıktırabilir .
4 . Etkin Dinleme ( Geri İleti ) : Öğrencilere düşüncelerinin saygıyla karşılandığı , anlaşıldığı ve kabul edildiği duygusunu verir . İletişimin iletilmesi için yüreklendirir . Öğrencilere duygularının doğal ve insanca olduğunu gösterir , onlarla arkadaş olmayı öğretir .
Gerçek ya da altta yatan sorunların tanımlanmasını kolaylaştırır . Sorun çözme olgusunu başlatıp sürekliliğini sağlar , ama sorunun çözümlemesi sorumluluğunu öğrencide bırakır .
Öğrencileri , öğretmeni isteyerek dinleyecek biçimde koşullandırır . Öğretmenle öğrenciyi daha fazla karşılıklı anlayış ve saygının olduğu bir ilişki içine sokar . Ancak güven , eşduyum , kabul ve değerlendirme içtenlikli değilse , Etkin Dinleme mekanik ve yapmacık olma tehlikesini taşır .
ÇATIŞMA NEDİR?
Çatışma birbirlerinin amaçlarına ulaşmasına açıkça düşmanlık gösteren ve/veya birbirlerinin amacına ulaşmasına müdahale eden iki taraf arasındaki bir tartışma , yada kavgadır diye tanımlanabiilir ( Wexley ve Yuki 1977 ) .
Çatışmanın sözlükteki eş anlamları; uyuşmazlık , zıtlaşma ve savaştır . Bizim insan ilişkisi modelimizde , birinin davranışları öbürünün gereksinimlerine ters düşüyor , karşılanmasını engelliyor ya da değerleri birbirine uymuyorsa , bu kişiler arasında ortaya çıkan anlaşmazlığa çatışma denir .
Öğretmen-öğrenci çatışmaları da kaçınılmazdır . “İyi” öğretmenlerle “İyi” öğrenciler arasında çatışma olmamalıdır diye koşullandırılmış öğretmenler için , bu gerçek bile başlı başına bir sorundur . Böyle düşünen öğretmenlerin , çatışmaları insan ilişkilerinin bir parçası olduğunu anlamaları zordur . Çatışmaların sıklığı , o ilişkinin doyurucu olmadığı ve sağlıksız olduğu anlamına gelmez . Önemli olan çatışmanın sayısı ve çatışmaların çözülmesinde kullanılan yöntemlerdir .
ÇATIŞMAYI ORTAYA ÇIKARAN NEDİR?
Bir çatışmanın varlığı iki taraf gerektirdiğinden , çatışma tek olarak ne öğretmene ne de öğrenciye aittir . Bu yüzden her iki tarafında sorunu vardır . Örnek:
Öğrenciler laboratuvarı toplamadan teneffüse çıkmak ister . Öğretmen de teneffüste dinlenmek ister . Laboratuvar ise bir sonraki ders için hazırlanmalıdır .
Burada öğretmenin dinlenme gereksinimi ile öğrencilerin teneffüse çıkma gereksinimleri çatışmaktadır .
Anlaşmazlık ister büyük , ister küçük olsun , neden hep aynıdır . Bir taraf ya da her iki taraf öbürüne “Yaptığın ( ya da yapmadığın ) benim gereksinimlerimi karşılamam için yaşamımı zorlaştırıyor”der .
Çatışmada bir tarafın gereksinimi çok güçlü ise , öbür tarafın Ben-iletileri�nin etkisi çok az olur . Ders zili çaldığı halde koridorda kız arkadaşı ile konuşmayı sürdürmeye çok gereksinimi olan bir delikanlıya , öğretmeninin ben-iletileri pek etkili olmayacaktır .
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.