Esmaü'l-hüsna 
Esmaü'l-hüsna  
 Cenab-ı Allah'ın güzel isimleri. 
 Yasadığımız dünya, felekler, yıldızlar,
 ay ve güneş birer alemdir. Bütün bu alemler bir ahenk
 içindedirler. Bu, Allah'ın Rab sıfatının bir
 tecellisidir. Dünyadaki düzenin kaidelerini koyup, varlıkları
 bir ahenk içinde yaşatma da Rab sıfatının
 gereğidir. 
 Doğmamız, büyümemiz, ölmemiz,
 insanlardaki yücelik, ahlak, terbiye, kemal hep Rubûbiyet sıfatının
 yansımasındandır. Gözün görmesi, aklın ermesi, bütün
 iş ve hareketler, olma ve oluşma Rab sıfatının
 bir tecellisidir. Onsuz bir hareket ve düşünce yoktur. 
 Gerek Kur'an-ı Kerîm'de gerek hadis-i
 şeriflerde gecen birçok güzel ismi vardır. Aslında bu
 isimleri iki grupta ele almak mümkündür: 
 a) Hak Teala'nın zatına mahsus bir özel
 isim olan "Allah" lafz-ı şerifi Ondan başka bir
 varlık hakkında kullanılmamıştır.
 Kullanılması caiz değildir. Bu ismin tesniyesi (ikil
 siğası) ve çoğulu da yoktur. Bir başka dile tercüme
 edilemez, hiçbir kelime onun yerini tutamaz. 
 b) Allahu Teala'nın ikinci gruba giren isimleri,
 sıfatlarından alınan isimlerdir. Ayet ve hadislerde Cenab-ı
 Hakk'ın pekçok güzel isminden bahsedilir. Bunlardan her biri O'nun
 sıfatları ile ilgili ve onlardan alınan isimlerdir. Rahman,
 Rahîm, Alîm, Halik vs. gibi. Bu isimler bir başka dile tercüme
 edilebilir. Mesela, Halik ismi, yaratan veya yaratıcı olarak söylenebilir.
 Müminin Allah hakkındaki inancı, O'nun zatının mukaddes
 olduğu, diğer zat ve eşyaya benzemediği, yüce sıfatlarla
 sıfatlandığıdır. Allah kendisini Esmaü'l-Hüsna
 en güzel isimler ile isimlendirmiştir (el-A 'raf, 7/180; el-İsra,
 17/1 10; Taha, 20/7; el-Haşr, 59/24). Doksan dokuz adet olan bu
 isimlerin basında "Allah gelir. Diğer isimlerin hiçbiri
 anlam ve içerik itibarıyla "Allah" isminin yerini alamaz.
 Bu nedenle, İslam'a girecek kişi, "La ilahe İllallah"
 der; "La ilahe illarahman" demez. Namaza başlarken,
 "Allahü Ekber"der; "Rahman Ekber" diyemez. Allahu
 Teala'nın bütün isimleri güzeldir. Kur'an-ı Kerîm'de,
 "Allah'ın güzel isimleri vardır. O halde Allah'a o güzel
 isimlerle dua edin" (el-A'raf, 7/180); 
 "De ki: "İster Allah deyip dua edin,
 ister Rahman deyip dua edin; hangisi ile dua ederseniz edin, onun güzel
 isimleri vardır '' (el-İsra, 1 7/110) buyurulmuştur 
 Peygamber efendimiz de bir hadislerinde şöyle
 buyurmuştur: "Allahu Teala'nın doksan dokuz ismi
 vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve
 şuûruna ererse) cennete gider. şüphesiz, Allah tektir ve tek
 olmayı sever" (Buharî, Daavat, 68). Allahu Teala'nın
 isimleri doksandokuz isimden ibaret değildir. O'nun ayet ve
 hadislerde gecen başka isimleri de vardır. Yalnız Tirmizî
 ve İbn Mace'de geçen bir hadiste bu doksandokuz isim teker teker
 sayılmıştır. Bu isimler şunlardır: 
 1) ALLAH:-Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan
 yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa
 verilemeyen ismidir. 
 2) RABB: Terbiye eden, yaratan, besleyen, malik, en
 mükemmel, sahip tutan ve idare eden anlamlarına gelir. Rabb ismi, yüce
 Allah'ın umûmî isimlerindendir. Alemlerin devamını
 sağlayan yüce Allah, onların Rabbi'dir. Allah'ın her türlü
 eksiklikten münezzeh olan Rubûbiyeti ve O'nun neticesi olan terbiyesi,
 besleyip büyütmesi olmasaydı, kainatta ne varlıktan, ne de tekamül'den
 hiçbir eser bulunmazdı. Eğer bir kemalimiz, bir terbiyemiz,
 ölçülü bir şekilde doğmamız, büyümemiz, yaşamamız
 ve ölmemiz varsa bunlarda yüce Allah'ın Rab
 sıfatının yansımasını görmemek mümkün değildir.
 Bu alemde görülen ve bilinen her şeyde yüce Allah'ın
 sıfatlarının belirtisi vardır. 
 3) RAHMAN: Allah'ın pek merhametli, çok rahmet
 sahibi olması anlamlarına gelen bir sıfat ismidir.
 Sıfat ismi olmakla beraber, bu ismin Allah'tan başkasına
 verilmesi uygun görülmez. "Çok rahmet sahibi, gayet merhametli ve
 sonsuz rahmeti bulunan" diye tefsir edilip açıklanabilirse de,
 yalnız yüce Allah'ın özel bir ismi olduğundan dolayı
 tam anlamıyla tercüme edilemez. Dilimizde onun tam karşılığı
 olan bir kelime yoktur. "Esirgeyici" olarak tercüme edilmesi de
 doğru değildir. Dolayısıyla bu anlam Rahman isminin
 tercümesi olamaz. "Acıyan" diye tercüme edilmesi de onun
 tam anlamını vermekten uzaktır. Çünkü kuru bir acıma
 merhamet değildir. Bilindiği gibi, merhamet acıyı
 giderip yerine sevinç ve iyiliği getirmektir. Bu itibarla merhametli
 sözcüğünden anladığımız anlamı,
 diğerlerinden anlayamayız. Rahman, "pek merhametli"
 şeklinde eksik olarak tefsir edilebilirse de tercüme edilemez. Yüce
 Allah'ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibaret değildir.
 O'nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayılamayacak kadar
 nimetler vermesidir. O halde "Rahman" ismini böylece bilmek ve
 anlamak gerekir. Her gün karşılaştığımız
 ve içinde bulunduğumuz nimetler, aslında bize Rahman'ın en
 güzel açıklamasıdır. 
 4) RAHİM: "Çok merhamet edici' anlamında
 bir isimdir. Allah'ın sıfat ismi olmayıp, Allah'tan
 başka varlıklara da verilebilen bir isimdir. Bu iki sıfat
 "Rahmet" mastarından türemiş olmakla beraber,
 aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar
 vardır. Rahman ve Rahîm arasındaki bu farklar şöylece
 belirtmek mümkündür: 
 a) Rahman sıfatı; daha ziyade ezelle; Rahîm
 sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir. Bu nedenle hadislerde
 yüce Allah'ın hakkında "Dünyanın Rahman'l ahiretin
 Rahîm'i" ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz.
 Rahman sıfatı bütün insanları; Rahîm sıfatı
 ise yalnız müminleri kapsar. 
 b) Rahman sıfatı; hiçbir kayıt ve
 şarta bağlı olmaksızın varlıkları
 yaratmak, meydana getirmek, onların çalışıp çalışmadıklarına
 bakmadan sayısız nimetlerle nimetlendirmek anlamına
 gelirken; Rahîm sıfatı Allah'ın emirleri
 doğrultusunda çalışanlara, çalıştıklarının
 karşılığını vermek anlamına gelmektedir. 
 c) Rahman sıfatı; ümitsizliğe,
 karamsarlığa imkan bırakmayan kesin bir ümit ve ezelî bir
 yardım ifade eder. Rahîm sıfatı ise,
 yaptığımız işlerimizin Allah tarafından mükafatlandırılacağını
 ifade etmektedir. Bu nedenle Rahman sıfatının ifade
 ettiği manada mü'min ve kafir eşit tutulup ayırım
 yapılmamış; Rahîm sıfatının belirttiği
 manada ise, mü'min ve kafir açık bir farkla
 ayrılmışlardır. 
 5) el-MELİK: Yüce Allah Melik'tir. Yani mülk
 sahibi, bütün eşyanın ve yaratılanların tek malikidir.
 Bütün varlıklar üzerinde emretme, istediği gibi tasarruf
 etme, hiçbir şarta bağlı olmaksızın sahip olma
 O'na mahsustur. Yarattıklarına emretme, sakındırma,
 cezalandırma, istediğini zelil, dilediğini de aziz etme
 kudretine sahip olan yalnız yüce Allah'tır. O
 yarattığı mülkünde ve orada olanların hepsinde
 yegane hükümdardır. Sonsuz kudretiyle onları idaresi
 altında tutan tek yaratık Allah'tır.. 
 6) el-KUDDÛS: Her türlü hata, gaflet ve acizlikten
 uzak, eksiklikten beri, mutlak kemal sahibi anlamında. Allah,
 sonradan olma ve hiçbir tasvir kayıtlarına sığmayan,
 hakkında hiçbir eksiklik düşünülemeyen en mukaddes olan en
 yüce varlıktır (el-Haşr, 59/23; el-Cum'a, 62/1). 
 7) es-SELAM: Allah, her türlü eminliğin,
 salimliğin aslı olup, ayıptan kusurdan ve her çeşit
 eksikliklerden uzak olan yüce yaratıcı anlamındadır.
 Allah, yok olmaktan ve hatıra gelen her türlü eksikliklerden uzaktır.
 Buna göre dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri ve kurtuluşa
 ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa erdirecek olan da
 yalnız Allah'tır (el-Haşr, 59/23). 
 8) el-MÜMİN: Allah'ın iman ve güven veren
 her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran anlamında bir
 ismidir. Allah, korku içinde olanlara emniyet ve güven verendir. Bu bakımdan
 her türlü korkudan emin olmak için Allah'a iltica edilmeli, O'na sığınılmalıdır. 
 9) el-MÜHEYMİN: Allah'ın görüp gözeten,
 her şeye şahit olan, her şeyi koruması altına
 alan, onları muhafaza edip saklayan olduğu anlamına gelir. 
 10) el-AZİZ: Allah'ın, hiçbir yönden mağlup
 edilemeyen, her işinde mutlak galip gelen, son derece izzetli ve
 yüce olduğu manasına gelir. Hiçbir yönden benzeri olmayan
 dilediğini yapan ve buna güç yetiren, yüce varlığını
 ve kudretini hiçbir gücün mağlup edemediği tek
 yaratıcı Allah'tır. 
 11) el-CEBBAR: Allah'ın, yarattığı
 tüm varlıklarının ihtiyaçlarını
 karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu
 anlamındadır. Ayrıca Allah'ın
 yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden,
 dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı
 gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir. Yüce
 Allah'ın "Cebbar" sıfatı sebebiyle
 insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri
 olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah,
 bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda
 insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır.
 Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve
 iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır.
 Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı,
 kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği
 bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır. 
 Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde
 serbestlik tanımış olması, onların bütün
 isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez.
 Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı
 gelen asiler, günahkarlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti
 gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır.
 Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık
 düşünülemez. "Allah'ın dininden başkasını
 mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi,
 ister istemez O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülüp
 götürüleceklerdir" (Alu İmran, 3/83). 
 12) el-MÜTEKEBBİR: Allah'ın her hususta çok
 büyük ve azamet sahibi ulu bir yaratıcı olduğu
 anlamındadır. Büyüklük O'nun hakkıdır.
 Yaratılmışların hiçbirinin böyle bir hakkı
 yoktur. Allah, zatında sıfatlarında ve işlerinde,
 mutlak manada büyüklüğün tek sahibidir. Hiçbir insan için bu
 manada bir büyüklükten söz edilemez. Kendilerini büyük sanan
 nicelerinin, Allah'ın sonsuz kudreti ve büyüklüğü karşısında
 ne kadar küçüldükleri imkan imkansız olan bir gerçektir.
 Büyüklük sevdasına kapılanların yok olmalarına,
 bazen küçücük bir olay hatta çok küçük bir yaratık, bir
 mikrop bile yetmiştir. Bu gerçek karşısında insanlar
 hangi büyüklükten söz edebilirler?.. 
 13) el-HALİK: Allah'ın yaratıcı
 olduğunu belirten bir sıfattır. Yaratmak ise bir şeyi
 var etmek, hiç benzeri olmayan bir şeyi meydana getirmek demektir.
 Bu manada Allah'tan başka hiçbir yaratıcı yoktur.
 Herşeyi yaratan O'dur. İnsanların ortaya koydukları
 şeyler yaratma değildir; var olanlardan yeni bir şey elde
 etmektir. Allah, yaratandır; O'nun dışındaki tüm varlıklar
 ise yaratılmıştır. 
 14) el-BARİ: Allah'ın,
 yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizam üzere
 yaratması, olgunlaştırarak birbirinden farklı
 niteliklerde meydana getirmesi manasındadır. Şüphesiz
 varlıkları seçip, düzenleyip olgunlaştırarak her
 birini ayrı bir özellikte yaratan Allah'tır. 
 15) el-MUSAVVİR: Allah'ın yaratmış
 olduğu varlıkların şekil ve durumlarını
 takdir edip, dilediği şekilde meydana getirmesi,
 şekillendirmesi anlamına gelir. 
 16) el-GAFFAR: Kullarının günahlarını
 affeden ve çok bağışlayan yüce varlık anlamına
 gelir. Günah işlemek insanların özelliği olduğu
 gibi, onların günahlarını örtmek ve bağışlamak
 da yüce Allah'ın ayrılmaz sıfatlarındandır. 
 17) el-KAHHAR: Allah'ın ziyadesi ile kahredici,
 yok edici yüce bir varlık olduğu manasına gelir. Sonsuz
 kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti
 olamaz. Ama serbest iradeleriyle O'nun karşısına çıkma
 cüretini gösterenlere de layık oldukları cezaları tam
 olarak verecektir. Allah'ın kayıtsız üstünlüğüne sınır
 koyacak hiçbir varlık yoktur. 
 18) el-VEHHAB: Allah'ın çok hibe eden, çok
 fazla bağışlayan olduğu anlamına gelir. Hak
 sahibi olmadıkları halde yarattıklarına çok çok
 verendir. 
 19) er-REZZAK: Allah'ın bütün yaratıkların
 rızıklarını veren olduğunu ifade eder. Her
 canlı için gerekli gıdayı bahşedip yaratan ve bol bol
 veren Allah'tır. 
 20) el-FETTAH: Kulların, her türlü güçlük ve
 sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran
 manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların
 kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün
 zorluklarını ortadan kaldıran yüce Allah'tır. Her
 işinde üstün gelen O'dur. 
 21) el-ALİM: Allah'ın, çok bilen, bilgisi
 ezelî ve ebedî olan, her şeyi her yönüyle bilen tek yaratıcı
 olduğu manasını ifade eder. 
 22) el-KABIZ: Allah'ın, her şeyi sonsuz
 kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, her
 şeyi emri altına alıp tutan en yüce varlık oldu 
 Bu anlamına gelir. 
 23) el-BASIT: Allah'ın, her hayrı veren, lütuf
 ve rahmetini kullarına yayan yüce yaratıcı olduğunu
 ifade eder. Allah, insanlara rızık, neşe, rahatlık ve
 bolluk vererek onlara lütuf ve rahmetiyle muamele etmektedir. 
 24) el-HAFID: Allah'ın, emirlerini dinlemeyen,
 başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz
 zorbaları rezil, perişan eden anlamına gelen bir ismidir. 
 25) er-RAFİ: Kaldıran, yükselten ve yüksek
 olan anlamlarına gelir. Gönülleri iman ve irfan
 ışığıyla parlatan, yüksek gerçeklerden haberdar
 eden yüce Allah'tır. Her yönüyle yüce ve yüksek olan O'dur. 
 26) el-MU'İZZ: İzzet ve ikram edici,
 şeref sahibi anlamına gelir. Yalancılığa,
 samimiyetsizliğe itibar etmez. 
 27) el-MÜZİLL: Yüce Allah'ın, layık
 olanları zillete düşüren, zelil kılan, onları hor ve
 hakir eden anlamına gelen bir sıfat isimdir. 
 28) es-SEMI': İşiten, işitme kuvve tine
 sahip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve
 kayda bağlı olmaksızın işitir. 
 29) el-BASİR: Herşeyi her yönüyle eksiksiz
 gören, yaratıklarına da görme duyusunu veren anlamını
 taşır. 
 30) el-HAKEM: Hüküm koyan, emir veren, varlıklar
 hakkında hükmünü tamamen icra eden anlamına gelir. 
 31) el-ADL: Allah'ın herkese hakkını
 veren, koyduğu adil hükümleriyle zulme razı olmayan, zulmü
 ve zalimi sevmeyen anlamına gelen sıfatının ismidir.
 O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır (el-A 'raf,
 7/85; Yûnus, 10/109; Yûsuf, 12/80). 
 32) el-LATİF: En ince işlerin bile bütün
 inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz
 edilemeyen en ince şeyleri de yapan, seçilmez yollardan da kullarına
 çeşitli faydalar ulaştırandır (el-En'am, 6/103). 
 33) el-HABİR: Herşeyden haberdar olan, her
 şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber
 sahibi bulunan, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye
 bırakandır. 
 34) el-HALİM: Acele etmeyen, günahkarların
 cezasını vermeye güç yetirdiği halde bunu acele
 yapmayıp, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye
 bırakandır. 
 35) el-AZİM: Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız
 ve kayıtsız büyüklük, üstünlük de yalnız
 O'ndadır. 
 36) el-GAFÛR: Mağfiret eden, yargılayan, suçları
 bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen
 taraflarını gizleyendir. 
 37) eş-ŞEKÛR: Çok şükre layık
 olan, kendi rızası için şükredilen, şükür olarak
 yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla
 karşılığını veren, insanlara nimetlerini
 artırarak şükür muamelesi yapandır. 
 38) el-ALİYY: Yüksek, büyük ve yüce olan;
 kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diğer bütün kemal sıfatlarında
 üstün olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altındadır. 
 39) el-KEBİR: Büyük, yüce anlamında olup,
 Allah'ın kainatı ve ondakileri hüküm ve kudretiyle idare
 eden, her şeyi hükmü altına alan sıfatının
 ismidir. 
 40) el-HAFIZ: Muhafaza eden, koruyup saklayan,
 yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla
 saklayıp, her şeyi belli vaktinde afet ve belalardan koruyandır. 
 41) el-MUKİT: Rızıkları
 yaratıcıdır. 
 42) el-HASİB: Herkesin yaptıklarını
 takdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla
 bilip her insanı hesaba çekerek yaptığının
 karşılığını verendir (el-Ahzab, 33/39). 
 43) el-CELİL: Büyüklük ve ululuğu pek yüce
 olandır. Sıfat ve-isimleriyle her türlü büyüklük kendine
 ait olandır. 
 44) el-KERİM: Cömert, kerem sahibi; muktedir iken
 affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getirendir. 
 45) er-RAKİB: Görüp gözeten, murakebe eden,
 bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol
 altına alandır (en-Nisa, 4/1). 
 46) el-MUCİB: İcabet eden, isteyene karşılık
 veren, teklifleri bilen ve O'na yalvaranların isteklerine icabet
 eden ve karşılık verendir (el-Bakara, 2/186). 
 47) el-VASİ': Bağışlaması bol
 ve rahmeti çok olandır. Yarattıklarına maddi ve
 manevigenişlik verendir (el-Bakara, 2/247). 
 48) el-HAKIM: Herşeyi inceliğiyle bilen, bu
 bilgisine göre emir ve yasakları vazeden, buyrukları ve bütün
 işleri yerli yerinde olandır. 
 49) el-VEDÛD: Çok şefkatli, muhabbetli, salih
 kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet
 ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya
 yegane layık olandır. Sevgi ve dostluk hissini yaratandır
 (Hud, 1 1/90). 
 50) el-MECİD: Şan, şeref, büyüklük ve
 kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı
 da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına
 uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73). 
 51) el-BAİS: Sebepleri yaratan ve ölüleri
 diriltendir. İhtiyaçlarma göre insanlara peygamberler gönderendir. 
 52) eş-ŞEHİD: Herşeye şahit olan,
 her şeyi hakkıyla gören, bilen ve muamelesini de buna göre
 yapandır. 
 53) el-HAKK: Varlığı hiç değişmeyen,
 hiç yok olmayan ve gerçek olandır (el-Hacc, 22/6). 
 54) el-VEKİL: Hayatını, O'na tevekkül
 ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların
 işlerinde kendilerine yardım edendir; İdaresinde hiçbir
 kayda ve şarta bağlı olmayandır. 
 55) el-KAVİ: Kudretli, güçlü ve sınırsız
 kuvvet sahibi olandır. Herşey O'nun kudret ve kuvveti
 karşısında güçsüzdür; O'na boyun eğmek
 zorundadır. 
 56) el-METİN: Metanetli, kuvveti çok
 şiddetli olup hiçbir iş O'na zor değildir. 
 57) el-VELİ: Emir sahibi ve iyi insanların yani müminlerin
 dostu (velisi) olup onlara yardım ederek işlerini yönetendir. 
 58) el-HAMİD: Çok övülen, övgüyle değer
 sıfatlarıyla hamd edilendir. Bütün varlığın
 diliyle övülmeye layık ve her an hamd edilen tek yüce varlıktır. 
 59) el-MUHSİİ: Allah, çokça veren, sonsuz düşünülse
 bile her şeyin sayısını her yönüyle bilendir. 
 60) el-MÜBDİ: Hiç yoktan ortaya koyan, vareden,
 yaratandır. O'ndan başka yaratıcı yoktur. 
 61) el-MU'İD: Yaratılmışları yok
 ettikten sonra tekrar yaratandır. O'ndan başka
 yaratıcı olamaz. 
 62) el-MUHYİ: Dirilten, canlandıran ve hayat
 verendir. O'nun öldürdüğüne kimse hayat veremez (Fussilet, 41/39) 
 63) el-MÜMİT: Öldüren, ölümü her canlıya
 takdir edip bunu uygulayandır. 
 64) el-HAYY: Diri, canlı hiç ölmeyen, hayatı
 ezeli ve ebedi olandır. 
 65) el-KAYYÛM: Baki ve ebedi olan; her şeyin
 O'nun kudret ve iradesiyle varlığını sürdürebildiği
 tek varlıktır (el-Bakara, 2/250; Alu İmran, 3/1). 
 66) el-VACİD: Var olan ve her şeyi vareden,
 icad eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini
 istediği anda var edip yaratandır. O'na karşı hiçbir
 şey kendini gizleyemez. 
 67) el-VAHİD: Tek, bir olmak, Allah ikincisi
 olmayan tek birdir. Zatında, sıfatlarında, işlerinde
 ve hükümlerinde asla ortağı-dengi ve benzeri
 bulunmayandır. 
 68) es-SAMED: Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm
 yaratıkların ihtiyacını gideren ve her türlü istekte
 doğrudan kendisine başvurulandır. 
 69) el-KADİR: Kudret sahibi, tükenmez kudreti olan,
 istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olandır. Her türlü
 güç ve kuvvet de O'ndandır (el-Bakara, 2/20). 
 70) el-MUKTEDİR: Gücü her şeye yeten, her
 şeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sahipleri üzerinde istediği
 gibi tasarruf edendir. 
 71) el-MUKADDİM: Herşeyden önce olan, dilediğini
 öne alan; dilediğine maddi ve manevi nimetler verip yükselten, öne
 geçiren, ilerlemelerini sağlayandır. 
 72) el-MUAHHİR: Herşeyden sonra yine var
 olan; emir ve yasaklarına uymayanları zelil edip arkaya
 bırakan, istediğini geri koyandır. Sonunda yine sadece O
 var (olarak) kalacaktır. 
 73) el-EVVEL: Herşeyden önce, öncelerin öncesi,
 başlangıçların yaratıcısı ve
 varlığının öncesi olmayandır. 
 74) el-AHİR: Herşey son bulunca O, var olarak
 kalacaktır. Varlığının sonu yoktur. 
 75) ez-ZAHİR: Görünen, varlığında
 hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden aşikar
 olandır. Her yaratık yaratanının görülen bir şahididir. 
 76) el-BATIN: Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı
 gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir.
 (Hayal, duygu, akıl ve düşüncenin de görülmeyip eserle varlıklarının
 kesin olarak bilinmesi gibi). 
 77) el-VALİ: İdare eden bu büyük kainatı
 ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme
 yeteneği O'nundur. 
 78- el-MUTE'AL: Yüksek ve yüce varlık...
 Bilinenlerin en üstün olanı... Akım
 yaratılmışlarda mümkün gördüğü her şeyden
 çok yüce olandır. 
 79) el-BİRR: İyilik ve güzellik, bağışta
 bulunma, kullarına yardımcı olma anlamlarında Yüce
 Allah'ın bir sıfat ismidir. İyiliği ve ihsanı
 çoktur. İyilik ve ihsan gibi hisler de sadece ondadır (et-Tûr,
 52/28). 
 80) et-TEVVAB: Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını
 açık tutarak tövbe etme imkanı verendir. Samimi olarak günahlardan
 dönüp tövbe edenleri bağışlayandır. 
 81) el-MÜNTEKİM: İntikam alan, günahkarları,
 adaletiyle yargılayarak layık oldukları cezaya çarptıran
 demektir. 
 82) el-AFÜV: Merhametli, daima affeden, günahlardan
 dilediğini affedip suçları bağışlayandır. 
 83) er-RAÛF: Çok merhamet eden, insanları yükümlü
 tutmada pek müsamahalı ve yumuşak davranandır. 
 84) MALİKÜ'L-MÜLK: Herşeyin tek sahibi, her
 ne varsa O'nundur. Herşey üzerinde mutlak tasarruf yetkisi sadece
 O'na aittir. O h;llde Ondan başkasına kulluk edilmez. 
 85) ZÜLCELAL-İ VE'L-İKRAM: Celal ve
 ululuk sahibidir. İkram ve ihsan edicidir. Hürmet ve saygıya
 yegane layık ve tüm büyüklüklere sahip olandır. 
 86) el-MUKSİT: Doğru hareket eden, bütün işlerini
 birbirine uygun ve yerli yerinde yapandır. 
 87) el-CAMİ: Derleyen, toplayan, her şeyi
 kudreti içinde bulundurup dilediğini istediği anda ve
 istediği yerde toplayandır. 
 88) GANİ: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan,
 hakkında noksanlık ve ihtiyaçtan sözedilemeyendir. 
 89) el-MACİD: Kerem ve müsamahası
 sınırsız olandır. İnsanlara iyilikle muamele edip
 onları himaye etme lütfunda bulunan, her türlü sıkıntılarını
 giderendir. 
 90) el-MANİ': Herşey O'nun emir ve
 korumasına bağlıdır. O'nun emri olmadıkça
 hiçbir şey olamaz. İstemediği şeyin, yani takdir
 etmediğinin olmasına imkan yoktur. 
 91) en-NÛR: Alemleri, bütün kainatı
 nurlandıran, aydınlatan; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere
 nur, aydınlık ihsan edendir. 
 92) el-HADİ: Hidayet eden, doğru yolu gösteren;
 hidayet yaratan; istediğini iyi işlerde başarıya
 ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir. 
 93) el-BEDİ: Eşi ve benzeri olmayan, bir
 şeyi en mükemmel yapan, yaratan, eşsiz ve görülmemiş
 şeyleri varedendir. Varlıklar aleminde O'nun eşi ve
 benzeri yoktur. Hayret verici alemleri yoktan var eden, icad eden O'dur. 
 94) el-BAKİ: Sürekli var olan ve var olacak olandır.
 Sonu olmayandır. Allah'ın varlığının sonu
 yoktur. 
 95) el-VARİS: Tüm varlıkların gerçek
 sahibi, varisidir. Servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra da
 varlığı devam eden ve o servetlerin sahibi olandır. 
 96) er-REŞİD: Doğru yolu gösteren:
 İnsanları, peygamberlerin getirdiği ve tebliğ
 ettiği kitaplar vasıtasıyla doğru yola iletendir.
 Allah, bütün işleri ezeli takdirine göre yönetip, dosdoğru
 bir düzen içinde sonuca ulaştırandır. 
 97- es-SABÛR: Çok sabırlı, hiçbir
 şeyde acele etmeyen; kendine isyan edenleri cezalandırmada acele
 etmeyip, onlara süre verendir. 
 98- ed-DAR: Elem ve zarar verici şeyleri
 hikmetinin gereği olarak yaratandır. Yüce Allah, zarar veren
 şeyleri yaratmıştır. Fakat onlardan zarar görmemizi
 değil, akine maddi-manevi bütün zararlardan sakınarak
 korunmamızı emretmiştir. 
 99) en-NAFİ: Hayır ve fayda verici
 şeyleri yaratandır. Bütün olaylar sebepleriyle meydana
 geliyorsa da, sebepler yok'u var edemez. Onlar ancak insanların
 elinde birer vesîle ve Hakk'tan isteme vasıtası olmak üzere
 yaratılmışlardır. 
 Allah'ın zatı, bir: güzel isimleri
 (esmaü'l-hüsna) ise çoktur. Allah'ın doksan dokuz ismi hadis-i
 şeriflerde de bildirilmiştir. İbn Kesir, tefsirinde, Buhari
 ve Müslim'in Ebû Hureyre (r.a.)'den naklettikleri bir hadis-i
 şerifte Peygamberimiz (s.a.s.)'den şöyle buyurduğu rivayet
 ediliyor: "Yüce Allah'ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır.
 (yani doksandokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek
 'i sever. " 
 Osman ÇETİN 
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.