Caız 
Caız  
 Yapılması mahzurlu olmayan, işlenmesi suç
 teşkil etmeyen şey. İzin verilen, müsaadeli, ruhsatlı,
 olur, olabilir, mümkün, kabil, münasip gibi manalara gelir. 
 Caiz görmek, uygun bulmak; Caiz olmak; yapılması
 mahzurlu olmamak, dînen yasaklanmamış olmak gibi anlamlarda
 kullanılır. Bunun tersi, caiz olmamak, yani yapılması
 mahzurlu olmak, doğru olmamak veya dînen yasaklanmış olmak
 demektir. 
 Fıkıh terimi olarak caiz; yapılması
 sahih veya mübah olan herhangi bir fiil veya akiddir. Bazen bir fiil veya
 bir akid sahih (geçerli) olduğu halde caiz olmaz. Mesela, cuma
 namazı için ezan okunurken alış-verişi
 bırakıp namaza gitmeyen bir müslümanın yapacağı
 satış muamelesi dünyevî ahkam itibariyle sahihtir. Fakat
 uhrevî ahkam itibariyle caiz değildir. Çünkü bu durumda, Cenab-ı
 Allah'ın: 
 "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı
 (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve
 alış-verişi bııakın. Eğer bilirseniz bu,
 elbette sizin için daha hayırlıdır. " (el-Cum'a,
 62/9) emrine muhalefet edilmiş ve uhrevî sorumluluk altına
 girilmiş olur. (Ömer Nasuhî Bilmen, Istılahatı
 Fıkhiyye Kamusu, I, 33). 
 Özür halinde bazı şartlarını
 yerine getirmeden niyetle namaz kılmak da caizdir. Mesela, namaz
 için şart olan abdest yerine, su bulunmadığı zaman
 temiz toprakla teyemmüm etmek kafidir. Ancak su olup ta onu kullanmaya
 meşru bir engel yoksa, teyemmümle namaz kılmak caiz
 değildir. Bu da: 
 "Bir özür için caiz olan şey o özrün
 kalkmasıyla geçersiz olur." prensibine dayanır. (Ö. N.
 Bilmen, a.g.e., I, 262).. 
 Caiz tabiri yalnız şer'î işlerde
 değil, mantıkta da kullanılır ve muhtemel, gayr-ı
 muhtemel veya mümkün gibi akla aykırı gelmeyen her şeyi
 ifade eder. 
 Kelam ilminde caiz (mümkîn); aklî hükümlerden
 olup, ne varlığı ne de yokluğu zatının
 muktazası olmayan, zatına nisbetle varlığı da
 yokluğu da eşit olandır. Mümkin; varlığı da
 yokluğu da vacip olmayan veya varlığı da yokluğu
 da imkansız olmayan diye tarif edilir. 
 Özellikleri şunlardır: 
 a) Mümkin'in varlığı da yokluğu da
 müsavî bulunduğundan; var olmak için mutlaka bir sebebe muhtaç
 olur. Bu sebep, onun varlığını yokluğuna tercih
 eder. Buna mukabil, yokluğu için sebebe ihtiyaç yoktur. Aslında
 mümkin olan bir mefhûmun realitede olmasını sağlayacak
 bir etken yoksa veya var olan mümkinin varlığının
 devamını sağlayacak sebep bulunmuyorsa, kendisi yok olur. 
 b) Mümkin, sebebinden önce veya sebebiyle beraber var
 olamaz. Mutlaka sebebinden sonra bulunur. Bunun içindir ki mümkin,
 hadis (sonradan yaratılmış) tir. Mümkinin, sebebinden
 önce var olamıyacağı gayet açıktır, Zira mümkin,
 ancak kendisinden önce var olan bu sebebin tesiriyle var olacaktır.
 Mümkin; sebebiyle beraber var olsaydı onun özelliğini
 taşırdı. Halbuki kendisi sebep değil müsebbeb (kendisine
 sebep olunarak ortaya konulmuş olan)dir. (Bekir Topaloğlu, Kelam
 İlmi, GİRİŞ, 68). 
 Halid ERBOĞA 
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.