Aglama 
Aglama  Mahzun olup Allah korkusundan yahut herhangi bir dert,
 tasa, acı, ümitsizlik ve bazen sevinçten dolayı gözyaşı
 dökmek. İncinip, azarlanıp, dövülünce müteessir olarak ağlamak.
 Yas, matem, yalvarma. 
 Allah'u Teala, "Kur'an'ın müslümanlara
 okunduğu zaman onların ağlayarak secde ettiklerini ve
 Kur'an dinlemenin onların derin saygısını
 artırdığını, kalplerinin titrediğini"
 ifade buyurmaktadır. (el-İsra, 17/107, el-Hacc, 22/35, Meryem,
 19/58) Kafir ve münafıklar için de "...artık
 kazandıkları işlere karşılık az gülsünler,
 çok ağlasınlar." buyurur. (et-Tevb 9/8 -82) 
 Kur'an ve Sünnet'e göre, güldüren de ağlatan
 da Àllah'tır. (en-Necm 53/43) Kur'an'ın icazı
 karşısında onu dinleyenlerin derileri ürpermektedir.
 Müslümanlar, Allah korkusundan ağlayarak secde ederler. "Eğer
 Kur'an bir dağa indirilseydi dağ Allah'ın korkusundan o
 baş eğmiş parça parça olmuş olacaktı. " (el-Haşr,
 59/21) Kur'an daha önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğu zaman
 onlar ağlayarak secde ederler. Allah anıldığında
 müslümanların kalpleri titrer, Kur'an dinlemek onların derin
 saygısını artırır. (el-İsra, 17/107-109,
 el-Hacc, 22/35) Ona inanmayanlar kazandıkları işlere
 karşılık az gülüp, çok ağlayacaklardır. 
 Resulullah (s.a.s.) "Eğer benim
 bildiğimi bilseydiniz çok ağlar, az gülerdiniz."
 buyurmaktadır. (Buharî, Küsûf, 2; Müslim, Küsûf, 1) 
 Resulullah (s.a.s.) hiçbir zaman kahkaha atmamış,
 ama yüzünden de gülümsemeyi eksik etmemiştir. O, Kur'an okurken,
 dinlerken ağlamıştır. Resulullah müslümanları
 çok acıklı durumlarda, cenaze arkasında yaka
 bağır yırtarak, çığlık atarak, söylenerek
 ağlamaktan alıkoymuştur. (bk. Ağıt) O, sessizce
 ağlar, yanaklarından yaşlar süzülürdü. Kızı
 Zeynep'in çocuğu hastayken kucağına almış,
 ağlamış ve şöyle demiştir: "...Bu
 Allah'ın merhametli kullarının gönüllerine koyduğu
 rahmettir. Cenab-ı Hak bu rahmeti kullarından şefkatli
 olanlara ihsan eder." (Buharî, Cenaiz 23, Müslîm, Cenaiz 11,
 Ebu Davud, Cenaiz, 24). Resulullah, acı ve ıstırap
 karşısında müslümanlara sabırlı
 olmalarını tavsiye etmiş, ancak insanların katı,
 taş yürekli olamayacaklarını, merhamet ve şefkat gözyaşlarının
 rahmet olduğunu, ağlamanın fıtrattan olduğunu söylemişlerdir. 
 Hz. Fatıma, ablası Rukiyye'nin kabri
 başında sessizce ağlar, Resulullah (s.a.s.) da mübarek
 elbisesinin ucuyla onun gözyaşlarını silerdi. Kafirler
 Hz. Cabir İbn Abdullah'ın babasını Uhud'da zalimce
 işkence ile şehid etmişler, Cabir ile bacısı
 şehide sarılıp ağlamışlar ve Resulullah
 onları alıkoymamıştır. Hicret'in ikinci senesinde
 ölen Osman İbn Maz'un'un cenazesi üzerine eğilen Resulullah,
 onu öpmüş, sürekli ağlamıştır. İbn Maz'un
 dışında ölen veya şehid edilen bütün sahabelerin
 cenazelerinde, onlardan bahsederken de Hz. Peygamber duygulanır,
 ağlardı. Ancak o, yukarda belirttiğimiz gibi, sessiz
 sedasız ağlar, gözyaşları yanaklarından süzülürdü.
 Resulullah, sesli ağlamayı yasaklamış; böyle bir hali,
 şeytan anırması olarak nitelemiştir. 
 İslam'a göre, sadece insanlar ağlamaz; yer,
 gök, müminin gökyüzünde bulunan rızık ve amel
 kapıları, melekler, hayvanlar, diğer canlılar dahi
 ağlamaktadır. Fir'avn ve al-i Fir'avn'ın (denizde
 boğulup) helakine gök ve yer ağlamamış ve
 onların azapları ihmal edilmemiştir (ed-Duhan, 44/29)
 Resulullah bir gün hutbe okurken, üzerinde bulunduğu hurma kütüğü
 inlemiş, o, mübarek elini kütüğün üzerine koyduğunda
 susmuş; Resulullah, o kütüğün, işittiği zikrullah için
 ağladığını söylemiştir. 
 İslam'da geniş kütlelerin ağlama dövünme
 olayı yoktur. Ancak, Kerbela yası müstesnadır. İslam
 tarihinde en çok gözyaşı, Hz. Peygamber'den sonra Hz. Hüseyin'in
 şehid edilmesinden dolayı dökülmüştür. İbn-i
 Şîrin, "Kadınlar, Yahya (a.s.)'dan sonra, Hz. Hüseyin'e ağladıkları
 kadar hiç kimseye ağlamamıştır." demiştir.
 (Zehebî-A'lam, III, 210) Onun şahadeti üzerine koparılan
 feryatlardan, Medine'de yer yerinden oynamıştır. Hz. Ümmü
 Seleme, Resulullah'ın da ona rüyasında
 ağladığını söylemiştir. Şiîlerde
 Kerbela faciasından sonra Muharrem ayında törenle ağlaşmak
 bir gelenek haline gelmiştir. 
 İslam'dan önce cahiliye devrinde ve diğer
 dinlerde ayinler ve cenaze merasimleri sırasında ağlama;
 saçını başını yolma, vücudunu yaralama, kanatma,
 yüksek sesle bağıra bağıra yana yakıla hıçkırma,
 yaygara ve şamata kopararak ölünün özelliklerini sayıp dökme
 şeklindeydi. Hatta ağlayıcılık eski çağlarda
 geçerli bir meslekti. Resulullah (s.a.s.) bu tür çirkinlikleri lanetle
 anmıştır. 
 İslam tarihinde "ağlayanlar" (bekkaun)
 denilen yedi zat vardır. Bunlar, Tebük seferberliği öncesinde
 Resulullah'a gelerek gazaya gitmek istediklerini, fakat binecek develeri,
 yiyecek azıkları olmadığını söylediklerinde
 Resulullah onlara "Size verecek hayvan kalmadı"
 demiştir. Bu cevap üzerine onlar ağlayarak geri dönmüşlerdir.
 Bu mücahidler hakkında şu ayet nazil olmuştur: "Şu
 kimselere de günah yoktur ki, onlar her ne zaman kendilerini bindirip
 cihada sevkedesiniz diye sana geldilerse sen onlara "Size binek bulamıyorum
 " dediğin için bu uğurda harcayacakları bir şey
 bulamadıklarından dolayı mahzun olup gözleri yaş dökerek
 dönmüşlerdi" (et-Tevbe, 9/92) Bu zatlar, Salim İbn Umeyr,
 Uleyye İbn Zeyd, Ebu Leyla el-Mazinî, Seleme ibn Sahr, Irbad
 İbn Sariye, bazı rivayette Abdullah ibn Mufaddal, Ma'kıl
 İbn Yesar veya Amr İbn Gunme oldukları kaydedilmektedir (Tecrid-i
 Sarih Tercümesi X, 413). 
 Münafıklar hakkında da Allah'u Teala
 şu ayeti indirmiştir: "Allah'ın Resulü'nün arkasından
 oturmakla sevindiler, mallarıyla canlarıyla cihad etmekten
 hoşlanmadılar. "Sıcakta sefere çıkmayın
 " dediler. De ki; "Cehennem'in ateşi daha
 sıcaktır. " Keşke anlasalardı. Artık
 yaptıklarına karşılık az gülsünler, çok ağlasınlar."
 (et-Tevbe, 9/81-82) Allah'u Teala Kur'an-ı Kerim'de kafirlerin katı
 kalpliliğine işaret etmiş, Allah korkusundan ağlayan
 yumuşak kalpli, merhametli müminleri cennetle müjdelerken,
 kafirlerin cehenneme gideceğini haber vermiştir. İnkar
 edenlere dünya hayatı süslü gösterilmiştir. Böylelikle
 onlar eğlenmeyi ve gülmeyi iş edinerek, inananlarla alay
 etmektedirler. Yani "dünya müminin zindanı, kafirin
 cennetidir." Ancak son tahlilde, "...görülmeyeni ve görüleni
 bilen Allah'a döndürülecek olan insanlara Allah yaptıklarını
 bir bir haber verecek"tir. 
 Şamil İA 
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.