Kayıp Mal 
Kayıp mal  
 Sahibi tarafından yitirilip kaybedilmiş olan
 canlı veya cansız mala İslam Hukukunda "lukata"
 (kayıp mal) adı verilir. Başka bir deyişle "bulunan
 ve sahibi belli olmayan mal" demektir. Ebeveyni belirsiz bulunan
 çocuğa ise "lakît" denir. 
 Kayıp malların ne gibi bir muameleye tabi
 tutulacağı hususu hadîslere dayanılarak bir takım
 esaslara bağlanmıştır. Ubeyy b. Ka'b (r.a.)'dan şöyle
 dediği rivayet edilmiştir: 
 "(Bir kere) ben bir kese buldum; içinde yüz
 dinar vardı. (Onu) Hz. Peygamber'e (s.a.s) arzettim. 
 Rasûlüllah; "bunu bir yıl (insanların
 toplu bulunduğu yerlerde) bildir, ilan et" buyurdu. Ben de bir
 yıl süreyle onu ilan ettim. Fakat sahibi çıkmadı. Sonra
 Rasûlüllah'a geldim. Rasûlüllah "bu yıl (daha) bildir",
 buyurdu. Onu bir yıl daha ilan ettim. Fakat yine sahibi çıkmadı.
 Sonra üçüncü defa Hz. Peygamber'e durumu arzettim. 
 Bu defa Rasûlüllah; "bu paranın,
 sayısını, ağız bağını muhafaza et.
 Sahibi gelir (de paranın sayısını, çıkını,
 ağız bağını haber verir)se keseyi ona ver,
 gelmezse onu harcayabilirsin" buyurdu" (Buharî, Lukata, 1). 
 Kayıp mallar, tavuk, kuş, keçi, koyun, sığır
 ve deve gibi canlı mallar olabileceği gibi, para, altın, gümüş,
 ev eşyası, el aletleri, giyim eşyası veya gıda
 maddeleri gibi cansız şeyler de olabilir. Kayıp
 malları başka bir yönden, önemli ve önemsiz diye ikiye ayırmakta
 mümkündür. 
 Sahipleri tarafından aranılması adet
 olmayan tarlada kalan başaklar, meyveler, kabuklar ve çekirdekler
 gibi şeyler önemsiz olan kayıp mallardır. 
 Çalındığı zaman
 hırsızlık cezasını gerektiren miktar kadar ve
 ondan daha kıymetli olan mallar da kayıp mallardır (Ömer
 Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye Kamusu, VII, 242). 
 Kayıp malları görüldüğü yerde alıp
 saklamak, bazen meşru, bazen de gayri meşru kabul
 edilmiştir. 
 Bu yüzden kayıp malları almak, mübah,
 mendûb, vacip ve haram gibi hükümlere tabi tutulmuştur. 
 Eğer rastlanılan mal,
 alınmadığı takdirde zayi olmasından endişe
 edilmiyor ve daha güvenilir kimseler tarafından alınıp
 korunacağı biliniyorsa, onu alıp korumak mübahtır.
 Terkinde günah yoktur. Eğer zayi olmasından endişe
 edilirse, malı alıp sahibi için korumak mendubtur. Böylece bu
 kayıp malın, haram-helal bilmez birinin eline geçmesi önlenmiş
 olur. Alınmadığı takdirde zayi olacağında
 kesinlik olan kayıp malı, sahibini buluncaya kadar saklamak
 vacibtir. Kıymetli bir malı bulunduğu zaman onu sahibine
 vermek niyeti ile değil de sahiplenmek ve ondan faydalanmak gayesi
 ile alırsa bu da haramdır. Çünkü bu kayıp malı
 bulmaktan öte gasba dönüşmüş bir durum arzeder (el-Kasam,
 Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1982, VI, 200, Ayrıca bk. "lukata"
 maddesi). 
 Osman ESKİCİOĞLU 
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.