Arkadas 
Arkadas  
 Kendisine yakınlık ve dostluk duyulan kimse.
 Bir işte, bir ortamda beraber olma. Huyları ve düşünceleri
 birbirlerine yakın olan kimselerin kurduğu dostluk. 
 Rebah b. Rebî şöyle anlatıyor: "Peygamber
 (s.a.s.) ile birlikte bir savaşa çıkmıştık.
 Resulullah her üç kişiye bir deve vermişti. İki kişi
 deveye biniyor, üçüncüsü de deveyi çöllerde sürüyordu. Dağları
 inmekte iken Resulullah yanıma geldi. Ben o sırada yürüyordum.
 Bana: "Rebah, yürüyorsun ha" dedi. "Ben deveden henüz
 indim. Şimdi sıra arkadaşlarımda", diye
 karşılık verdim. Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s.)
 arkadaşlarımın yanına geldi. Onlar hemen deveyi
 çöktürerek indiler. Yanlarına varınca bana: "Şu
 deveye bin ve geri dönünceye kadar da inme, biz seni takip ederiz,"
 dediler." "Niçin", diye sordum. "Çünkü Resulullah
 senin için; "Doğrusu salih bir arkadaşınız var.
 ona iyi davranın," buyurdu" diye cevap verdiler." (Y.
 Kandehlevî, Hayatü's-Sahabe, III, 1086) 
 İşte böyle salih arkadaşlar edinmek her
 insan için çok önemli bir konudur. Resul-u Ekrem: "Mü'min,
 mü'min kardeşinin aynasıdır. " (Tirmizî, Birr, 18)
 buyurmuştur. Bir düşünür de: "Arkadaşını
 söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" demiştir. Başka
 bir hadis-i şerifte de: "İnsan sevdiği kişi ile
 beraberdir" (Buharî, Fezailu Ashabi'n-Nebî, 7) buyurulmuştur.
 Arkadaşlar, sevilen insanlar arasından seçilir. İnsan
 sevdiğinin kusurunu görmez eksikliklerini farketmez. Onun ahlakını
 benimser. Bunun için arkadaş seçerken dikkatli olmak gerekir.
 Rastgele bir arkadaş seçimi insanı felaketlere
 sürükleyebilir. Akıllı, Allah'tan korkan güzel ahlaklı
 insanlarla arkadaş olmaya çalışılmalıdır. Kötü
 arkadaş, başkalarının bizim için besledikleri iyi
 duyguları yok eder. Kötülüklerine bizi de bulaştırır.
 Akılsız dost, akıllı düşmandan daha çok zarar
 verir. 
 Anne ve babalar, arkadaş seçiminde çocuklarına
 yardımcı olmalı, onlara yol göstermelidirler. Çocukların
 kimlerle dost ve arkadaş oldukları devamlı kontrol edilmeli,
 kötü arkadaşın insanı sürükleyeceği kötülükler
 hakkında uyarılmalıdır. Gerekirse iyi kişilerle
 arkadaş olmaları sağlanmalıdır.
 Unutulmamalıdır ki iyi arkadaş; bizi insanlara sevdiren,
 ihtiyaç duyduğumuzda ve yalnız kaldığımızda
 yanımızda olan, düştüğümüzde elimizden tutan kişidir. 
 Saîd Cubeyr'den şöyle rivayet edilmiştir:
 "Ensar'a mensup birisi Resulullah'ın huzuruna geldi. Adam
 mahzundu. Resulullah buyurdu ki: 
 "-Seni üzgün görüyorum, neden?" 
 Adam dedi ki: 
 "-Ya Resulallah, beni bir şey düşündürüyor
 . " 
 "-Nedir? " 
 "Biz her gün akşam sabah sizin huzurunuza
 geliyoruz. Yüzünüze bakıyor meclisinizde bulunuyoruz. Yarın
 siz resuller birlikte olacaksınız. Yücelere varacaksınız.
 Ama biz, size nasıl vasıl olabiliriz ki?" 
 Resulullah (s.a.s.) hiç cevap vermedi. Cibril-i Emin
 Cenab-ı Hakk'dan Nisa Suresi'nin 69. ayetini getirdi: 
 "Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse işte
 onlar, Allah'ın nimet verdiği, resuller, sıddîklar,
 şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır.
 " 
 Kur'an'ın müminlere bu müjdesi, ne engin bir
 mutluluktur. Dünyada biri birini Allah için sevmiş, biribirine
 destek verip yardım ederek kardeşlik kurmuş müminler,
 ahirette, kerim olan Allah'ın huzurunda şerefti bir
 arkadaşlık içindedirler. Mümin, bu saadeti, Allah'a ve
 Resulüne itaatle elde etmiştir. Mümin, Allah ve Resulüne itaat
 edenlerle arkadaşlık kurarak ve onlarla birlikte İslam
 toplumunu oluşturarak bu mertebeye ulaşmıştır. 
 Enes b. Malik'den rivayet edilen bir hadîs-i
 şerif şöyledir: 
 "Resulullah'a, bir topluluk tarafından
 sevilip de onlara ulaşamayan kimse hakkında soru sordular.
 Efendimiz şöyle buyurdu: 
 "-Kişi sevdiği ile beraberdir. " 
 Enes b. Malik diyor ki: "Müslümanlar bu hadîse
 sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmemişlerdir. 
 İslam toplumu, müminlerin oluşturduğu
 ve esası iman üzerine kurulu bir kardeşlik ve
 arkadaşlık toplumudur. Bu arkadaşlıkta bağlar,
 akide bağıdır, Allah'a itaat ve resulüne itaat bağıdır.
 Bu cemiyette arkadaşlıklar ve dostluklar, dünya menfaati için
 kurulmaz. Arkadaşlıklar, ahirette resullerle, sıddîklarla,
 şehitlerle ve salihlerle beraber olmak ve Allah'ın ahiretteki
 nimetine nail olmak için kurulur. Bu ulvî gaye için kurulan arkadaşlıkları
 Allah'u Teala "görülmeyen askerleriyle" desteklemektedir: 
 "Eğer siz o (Resulullah)'a yardım
 etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani
 yalnız iki kişiden biri olduğu halde (Mekke'den) kafirler
 tarafından çıkarılmıştı. İkisi de
 mağarada iken arkadaşına: "Üzülme, Allah bizimle
 beraberdir." diyordu. Allah ona yardım etti, kalbini
 yatıştıran huzur ve güvenini indirdi. O'nu sizin görmediğiniz
 askerlerle destekledi. İnanmayanların sözünü alçalttı.
 Yüce olan yalnız Allah'ın sözüdür. Allah, daima üstündür
 ve hikmet sahibidir" (et-Tevbe, 9/40) 
 Bu ayet-i celilede, İslam tarihinde meşhur
 bir olaya, Resulullah (s.a.s.)'ın Mekke'den Medine'ye hicretine
 işaret vardır. Hatırlanacağı üzere. Ebû Bekr
 es-Sıddîk ile birlikte Medine-i Münevvere'ye hicret eden Resulullah
 (s.a.s.)'ı müşrikler yolda yakalamak için çok sıkıştırmışlar,
 her ikisi de bir mağaraya saklanmışlardı. Hz. Ebû
 Bekr Sıddîk'ın bu arkadaşlığına ve
 desteğine Allah Azze ve Celle de görünmez ordularla destek olmuştur.
 Allah sabredenlerle beraberdir. 
 Buna karşılık isabetle seçilemeyen
 arkadaş ve dostlar insanı hem dünyada hem ahirette felakete
 sürükler. Felaket gelip çatınca da hemen uzaklaşır
 giderler. Onları çevrelerindeki insanlara bağlayan şey
 menfaatleridir. Menfaatlerinin bittiği yerde dostlukları yok
 olur gider. Halbuki hakiki arkadaş kişinin, "kara gününde",
 felaket anında yanında bulduğu arkadaş ve dostudur. 
 Kur'an-ı Kerîm, dünyada sapıklığa
 düşenlerin ahirette şöyle söyleyeceklerini haber veriyor: 
 "Orada putları ile çekişerek: "Vallahi
 biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi
 alemlerin Rabbına eşit tutmuştuk. Bizi saptıranlar
 ancak suçlulardır. Şimdi şefaatçımız,
 yakın bir dostumuz yoktur. Keşke geriye bir dönüşümüz
 olsa da inananlardan olsak, derler" (eş-Şuara, 26/96-102) 
 Şu halde, bizi hak yoldan ayırarak ahirette
 pişmanlığa sürükleyecek kötü arkadaşlardan
 özellikle uzak durmalıyız. Dost ve
 arkadaşlarımızı mutlaka doğru yoldan
 ayrılmayan samimi müslümanlardan seçmeliyiz. 
 Dost ve arkadaşlarını Allah'a
 kavuşmayı reddeden, arzu, heva ve şehvet düşkünü
 kişilerden seçenlerin dostluklarına şeytan destek olmakta
 ve onları yalnız bırakmamaktadır. Bunların,
 Allah'ı anmaktan uzaklaştıkça şeytan ile
 dostlukları artar. Şeytan devamlı olarak ona
 fısıldamaktadır. Yaptıkları
 fenalığı hoş göstermekte, gittikleri yolun doğruluğunu
 onlara telkin etmektedir. Ama: 
 "Nihayet bize gelince der ki: "Keşke
 benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar bir
 uzaklık olsaydı. Ne kötü arkadaşmışsın sen"
 (ez-Zuhruf, 43/38) hükmü gereğince, kötü arkadaş seçen
 gerçeği anlayacaktır. Ama şeytan ve kötü arkadaş görevlerini
 yapmışlar, hakdan onu uzaklaştırmış ve
 Allah'ın azabına hazırlamışlardır. 
 'Onlardan bir sõzcü "Benim bir arkadaşım
 vardı. " dedi. " 
 "(Alayla) Der ki: "Sen doğrulayanlardan
 mısın?" 
 "Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman
 mı, biz mi (diriltilip) cezalandırılacağız?" 
 "(Sonra yanındakilere): "Bakar
 mısınız" dedi. " 
 "Sonra onu Cehennem'in ortasında gördü.
 " 
 "Tallahi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın
 . " 
 "Rabbimin nimeti olmasaydı ben de şimdi
 oraya getirilenlerden olurdum" (es-Saffat, 37/51-57). 
 Arkadaşını Cehennem'in ortasında görmesi,
 kendi ve arkadaşları olan ihlaslı kulların sahip
 olduğu nimetlerin büyüklüğünü hissetmesine vesile olur. Bu
 nimetleri anmak, devamlılığından emin bulunmak mümin
 için en büyük mutluluktur. Bu, arkadaşının vesvese ve
 kandırmasına inanmayıp onunla birlikte uçuruma düşmekten
 kurtulmanın ve Allah'ın nimetlerine ermenin mutluluğudur.
 Allah'ın lütfu ile arkadaşının kötülüklerine uymamış,
 onu dinlememiş, hatta ondan uzaklaşarak Allah'a ve Resulüne
 gönülden itaat eden ihlaslı kulları arkadaş edinmiş
 ve bu engin saadete mazhar olmuştur. 
 Kötü arkadaşına uymuş olsaydı,
 onun eliyle Cehennem'in ateşini davet etmiş olacaktı.
 Şeytanın eliyle, ateşlerini yakmış olacaktı.
 Ama Allah'a hamdolsun ki kötü arkadaştan uzaklaşmış
 ve azaptan kurtulduğu gibi sonsuz nimetlere de kavuşmuştu.
 Şimdi, resuller, sıddîkler, şehitler ve salihlerle
 beraberdir. 
 Şamil İA 
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.